Ana sayfaya dön
Blog Yazılarımız

Sağlıklı Yaşam
Kulak Ağrısı Neden Olur, Nasıl Geçer ve Ne Zaman Doktora Gitmelisiniz?
Kulak ağrısı, aniden ortaya çıktığında veya uzun süredir devam ettiğinde oldukça rahatsız edici olabilir. Basit bir tıkanıklıktan kaynaklanabileceği gibi ciddi bir enfeksiyonun da habercisi olabilir. Peki, kulak ağrısı neden olur? Evde nasıl hafifletilebilir? Ve en önemlisi, ne zaman bir doktora görünmek gerekir?Bu yazıda kulak ağrısının nedenlerini, tedavi yöntemlerini ve kulak sağlığınızı korumak için alabileceğiniz önlemleri ele alacağız.Kulak Ağrısının Yaygın Nedenleri Nelerdir?Kulak ağrısı, tek bir sebepten kaynaklanmaz. Bazen bir enfeksiyon bazen de dış etkenler kulağımızda ağrıya neden olabilir. İşte en sık karşılaşılan nedenler:1. Orta kulak enfeksiyonuÖzellikle çocuklarda yaygın olarak görülen orta kulak enfeksiyonu (otitis media), bakteri veya virüslerin neden olduğu bir iltihaplanmadır. Soğuk algınlığı, grip veya sinüzit gibi hastalıklar orta kulakta sıvı birikmesine yol açarak enfeksiyona sebep olabilir. Belirtileri arasında kulak ağrısı, işitme kaybı, ateş ve kulakta dolgunluk hissi bulunur.2. Dış kulak yolu enfeksiyonu (yüzücü kulağı)Kulak kanalına giren su, nemli bir ortam yaratarak bakteri ve mantarların çoğalmasına sebep olabilir. Bu durum özellikle havuz ve deniz suyuna maruz kalan kişilerde daha sık görülür. Kaşıntı, kızarıklık ve kulakta şiddetli ağrı belirtiler arasındadır.3. Kulak kiri birikmesiKulak kiri (serumen), kulağımızı dış etkenlerden koruyan doğal bir salgıdır. Ancak zamanla birikerek işitme kaybına, basınç hissine ve ağrıya yol açabilir. Kulak çubuklarının yanlış kullanımı, kiri daha derine iterek tıkanıklığa neden olabilir.4. Basınç değişiklikleriUçak yolculuğu, dalış veya yüksek irtifa değişiklikleri sırasında kulak içindeki hava basıncı değişebilir. Bu, kulakta geçici bir ağrı ve tıkanıklık hissi yaratabilir. Genellikle yutkunmak, sakız çiğnemek veya esnemek bu sorunu hafifletir.5. Diş ve çene problemleriÇene eklemi rahatsızlıkları, diş apseleri veya gömülü dişler kulak ağrısına neden olabilir. Çene hareketleriyle artan bir ağrınız varsa, sebep kulak değil çene kaynaklı olabilir.6. Sinüzit ve üst solunum yolu enfeksiyonlarıSinüslerdeki tıkanıklık ve iltihaplanma kulaklara baskı yaparak ağrıya sebep olabilir. Grip veya soğuk algınlığı sonrası kulak ağrısı yaşamanızın nedeni de genellikle budur.Kulak Ağrısını Hafifletmenin Yolları Nelerdir?Kulak ağrısını geçirmek için uygulayabileceğiniz bazı basit yöntemler şunlardır:● Sıcak kompres uygulayın: Kulak çevresine sıcak bir havlu veya bez koyarak ağrıyı hafifletebilirsiniz.● Bol su için: Vücut sıvı dengesi sağlandığında, kulaktaki basınç ve tıkanıklık azalabilir.● Nazikçe kulak temizliği yapın: Kulak çubuklarından kaçının, bunun yerine doktor onaylı kulak damlaları kullanabilirsiniz.● Dinlenin ve bağışıklığınızı destekleyin: Enfeksiyon kaynaklı kulak ağrıları için vücudunuzu dinlendirmek iyileşme sürecini hızlandırabilir.Bu yöntemler hafif ve geçici kulak ağrıları için etkilidir. Ancak ağrınız geçmiyorsa veya şiddetleniyorsa doktora başvurmanız gerekir.Kulak Ağrısı İçin Ne Zaman Doktora Gitmelisiniz?Bazı durumlarda kulak ağrısı ciddi bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Aşağıdaki belirtilerden herhangi biri varsa vakit kaybetmeden bir uzmana danışmalısınız:Kulak ağrısı üç günden uzun süredir devam ediyorsaKulaktan sarı, beyaz veya kanlı akıntı geliyorsaİşitme kaybı veya kulakta sürekli bir uğultu varsaBaş dönmesi ve denge kaybı yaşıyorsanızYüksek ateş, titreme veya şiddetli baş ağrınız varsaBu belirtiler, kulak enfeksiyonu veya daha ciddi bir sağlık sorununun işareti olabilir. Özellikle çocuklarda kulak enfeksiyonları hızla ilerleyebildiğinden, erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır.Kulak Ağrısı İçin Doktora Gitmeye Vaktiniz Yoksa?Günlük yoğunluk içinde doktora gitmek bazen zor olabilir. Neyse ki, artık online doktor görüşmeleri sayesinde bulunduğunuz yerden hızlı ve güvenli bir şekilde bir uzmana danışabilirsiniz.Kulak ağrınızın nedenini öğrenmek, gerekli tedavi planını almak ve reçete yazdırmak için hemen online doktor randevunuzu oluşturun!Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Faydalı Bilgiler
Göz Kızarıklığı Neden Olur ve Nasıl Geçer?
Göz kızarıklığı çoğu zaman basit bir durum olsa da bazen ciddi sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. Bu yazıda, göz kızarıklığının nedenlerini, nasıl önlenebileceğini ve tedavi yöntemlerini ele alacağız.Göz Kızarıklığı Nedir?Göz kızarıklığı, gözdeki kan damarlarının genişleyerek belirgin hale gelmesi sonucu oluşur. Genellikle göz beyazı (sklera) üzerinde kırmızı veya pembe bir görünüm oluşur. Bu durum tek bir gözde ya da her iki gözde birden ortaya çıkabilir. Kızarıklık bazen ağrı, kaşıntı veya sulanma gibi belirtilerle birlikte görülebilir.Göz Kızarıklığının Yaygın Nedenleri Nelerdir?Göz kızarıklığı birçok sebepten kaynaklanabilir. İşte en yaygın nedenlerden bazıları:• Alerjiler: Polen, toz, hayvan tüyleri veya kozmetik ürünler gözde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Alerjik göz kızarıklığı genellikle kaşıntı ve sulanma ile birlikte görülür.• Göz kuruluğu: Bilgisayar ekranına uzun süre bakmak, klimalı ortamda bulunmak veya yetersiz gözyaşı üretimi göz kuruluğuna yol açabilir. Kuruluk, göz yüzeyinin tahriş olmasına ve kızarmasına sebep olur.• Enfeksiyonlar: Konjonktivit (göz iltihabı), bakteriyel veya viral enfeksiyonlar gözde kızarıklık, şişlik ve çapaklanmaya neden olabilir.• Göze yabancı cisim kaçması: Toz, kum veya küçük bir kirpik bile göz yüzeyini tahriş edip kızarıklık oluşturabilir.• Kontakt lens kullanımı: Lenslerin uzun süre takılması veya hijyen kurallarına uyulmaması gözde tahriş ve kızarıklığa sebep olabilir.• Yorgunluk ve uykusuzluk: Uykusuz kaldığınızda gözleriniz yeterince dinlenemez ve kan damarları genişleyerek göz kızarıklığına yol açabilir.Ciddi Sağlık Sorunlarıyla İlişkili Olabilir mi?Bazı durumlarda göz kızarıklığı ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir. Eğer kızarıklık şiddetli ağrı, görme kaybı veya ışığa duyarlılıkla birlikte görülüyorsa, hemen bir doktora başvurulmalıdır. Ciddi sağlık sorunları arasında şunlar yer alabilir:• Glokom: Göz içi basıncının artmasıyla oluşan bu hastalık, tedavi edilmezse kalıcı görme kaybına yol açabilir.• Üveit: Gözün iç kısmındaki iltihaplanmadır ve genellikle bağışıklık sistemi hastalıklarıyla ilişkilidir.• Kornea yaralanmaları: Göze alınan darbeler veya kimyasal yanıklar korneada ciddi hasara neden olabilir.Göz Kızarıklığını Önlemek İçin Neler Yapılabilir?Göz sağlığınızı korumak ve kızarıklık oluşumunu önlemek için bazı basit önlemler alabilirsiniz:• Gözlerinizi düzenli olarak dinlendirin, özellikle ekran başında uzun süre çalışıyorsanız her 20 dakikada bir mola verin.• Ellerinizi sık sık yıkayarak gözlerinize enfeksiyon bulaşmasını önleyin.• Kontakt lens kullanıyorsanız hijyen kurallarına dikkat edin ve lenslerinizi önerilen süre içinde değiştirin.• Göz kuruluğunu önlemek için bol su için ve gerektiğinde suni gözyaşı damlaları kullanın.• Alerjiniz varsa tetikleyicileri belirleyerek bunlardan kaçınmaya çalışın.Evde Uygulanabilecek Basit Çözümler Nelerdir?Eğer göz kızarıklığınız ciddi bir sağlık sorunu nedeniyle oluşmamışsa, evde uygulayabileceğiniz bazı basit yöntemlerle rahatlama sağlayabilirsiniz:• Soğuk kompres: Temiz bir bezi soğuk suyla ıslatıp gözlerinizin üzerine koyabilirsiniz. Bu, kan damarlarının daralmasını sağlayarak kızarıklığı azaltır.• Çay poşeti: Soğutulmuş siyah veya yeşil çay poşetlerini gözlerinize koyarak rahatlama sağlayabilirsiniz. Çayın içeriğindeki antioksidanlar iltihaplanmayı azaltabilir.• Salatalık dilimleri: Salatalık, gözleri yatıştıran ve şişliği azaltan doğal bir yöntemdir.6. Ne Zaman Doktora Gitmelisiniz?Göz kızarıklığı genellikle basit sebeplerden kaynaklansa da bazı durumlarda tıbbi müdahale gerektirir. Aşağıdaki durumlarda mutlaka bir göz doktoruna danışmalısınız: • Kızarıklık birkaç günden uzun sürüyorsa ve geçmiyorsa • Şiddetli göz ağrısı veya bulanık görme varsa • Gözde irin ya da aşırı çapaklanma oluşuyorsa • Işığa karşı aşırı hassasiyet geliştiyseÖzetle;Göz kızarıklığı çoğu zaman basit nedenlerden kaynaklanır ve evde alınabilecek önlemlerle kolayca geçebilir. Ancak bazen ciddi bir sağlık sorununun habercisi olabilir. Bu nedenle göz sağlığınızı korumak için düzenli göz muayenesi yaptırmak, hijyen kurallarına dikkat etmek ve gözlerinizi yeterince dinlendirmek büyük önem taşır. Eğer göz kızarıklığınız uzun süre devam ediyorsa veya ağrıyla birlikte görülüyorsa, vakit kaybetmeden bir uzmana danışmanız en doğru adım olacaktır.Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Boğaz Ağrısına Son
Boğaz ağrısı, genellikle boğazdaki iltihaplanma veya tahriş nedeniyle oluşur. Çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve bu nedenler genellikle viral, bakteriyel ya da çevresel faktörlerden kaynaklanabilir. Boğaz Ağrısının Nedenleri?1. Viral enfeksiyonlar: - Soğuk Algınlığı ve Grip: Soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları, boğazda ağrı ve gıcık hissi yaratabilir. Bu enfeksiyonlar genellikle viral kaynaklıdır ve boğazdaki iltihaplanmaya yol açar. - Mononükleoz (Öpücük Hastalığı): Epstein-Barr virüsünün neden olduğu bu hastalık, boğazda ciddi ağrı ve şişliklere neden olabilir. - Kızamık ve Covid-19: Bazı virüsler, boğazda enfeksiyona yol açabilir ve ağrıyı artırabilir.2. Bakteriyel enfeksiyonlar: - Streptokokal Boğaz Enfeksiyonu (Streptokok Faringiti): Boğaz ağrısının yaygın bakteriyel nedenlerinden biri streptokok bakterisidir. Bu enfeksiyon, genellikle yüksek ateş, yutkunmada zorluk ve boğazda kızarıklık ile birlikte olur. - Tonsillit: Bademciklerin iltihaplanması da boğaz ağrısına yol açabilir.3. Alerjik reaksiyonlar:- Polen, toz, hayvan tüyleri gibi alerjenlere karşı duyarlılığı olan kişilerde, boğazda kuruluk, kaşıntı ve ağrı gibi şikayetler olabilir. Alerjik reaksiyonlar boğazın iltihaplanmasına neden olabilir.4. Asidik reflü - Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması, boğazda yanma ve ağrıya neden olabilir. Bu durum, özellikle yemeklerden sonra daha belirgin hale gelir.5. Çevresel faktörler: - Kuruluk: Soğuk hava, düşük nem oranı veya aşırı sıcak ortamlar boğazın kurumasına yol açabilir. Bu da boğazda tahrişe ve ağrıya neden olabilir. - Sigara ve Hava Kirliliği:Sigara içmek veya kirli havada bulunmak, boğazda tahrişe ve ağrıya yol açabilir. - Aşırı Ses Kullanımı: Bağırmak, uzun süre yüksek sesle konuşmak veya şarkı söylemek, boğazda kasların yorulmasına ve ağrıya neden olabilir.6. Tümörler veya kanser: - Nadir de olsa, boğaz ağrısı daha ciddi bir durumu işaret ediyor olabilir. Boğazda kanser gibi hastalıklar, ağrıyı tetikleyebilir. Bu durumda genellikle ağrı kronikleşir ve başka semptomlar da görülebilir.7. Boğazın zorlanması ve travma: - Yutkunma sırasında aşırı zorlanma, sert bir yiyecek yutma veya boğazın fiziksel olarak tahriş olması, ağrıya neden olabilir.8.Enfekte olmamış diğer durumlar:- Sinüzit: Sinüslerin iltihaplanması bazen boğaz ağrısı gibi semptomlar gösterebilir. - İmmün Sistemi Zayıf Olanlar: Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde daha kolay enfeksiyon gelişebilir, bu da boğaz ağrısına yol açabilir.Sonuç olarak boğaz ağrısı genellikle kısa süreli ve viral enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıksa da, bazı durumlarda daha ciddi bir sağlık probleminin belirtisi olabilir. Eğer boğaz ağrısı uzun süre devam ederse, yüksek ateş, zor yutkunma veya şiddetli ağrı gibi diğer belirtilerle birlikte görülürse, bir doktora başvurmak önemlidir.Boğaz Ağrısını Tedavi Etmek İçin Kullanılan Yöntemler Nelerdir?Boğaz ağrısı tedavisi, ağrının nedenine bağlı olarak değişebilir. Genellikle evde uygulanabilecek bazı tedavi yöntemleri ile hafifletilebilirken, ciddi enfeksiyonlar veya başka sağlık sorunları durumunda tıbbi müdahale gerekebilir. İşte boğaz ağrısını hafifletmek ve tedavi etmek için kullanılabilecek bazı yöntemler:1. Sıcak tuzlu su ile gargaraSıcak tuzlu su ile gargara yapmak, boğazdaki iltihaplanmayı ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Tuzlu su, boğazdaki bakterileri öldürmeye ve iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur.Nasıl Yapılır:- Bir bardak ılık suya yarım çay kaşığı tuz ekleyin.- Bu karışımı ağzınızda çalkalayarak boğazınızı gargara yapın.- Bu işlemi günde birkaç kez tekrarlayabilirsiniz.2. Bol sıvı tüketmekSu, bitki çayları, sıcak et suyu gibi sıvılar, boğazın nemlenmesine yardımcı olur ve ağrıyı hafifletir. Ayrıca, vücudunuzu nemli tutmak, enfeksiyonla savaşmada yardımcı olabilir.İdeal Sıvılar:- Ilık su- Zencefil çayı- Papatya çayı- Limonlu bal karışımı3. Bal ve limonBal, doğal bir antioksidan ve antibakteriyel özelliğe sahipken, limon boğazdaki tahrişi yatıştırmaya yardımcı olabilir. Bu karışım hem rahatlatıcı hem de bağışıklık sistemini güçlendirici özellikler taşır.Nasıl Yapılır:- Bir çay kaşığı balı bir bardak ılık suya ekleyin.- Birkaç damla limon suyu ekleyerek karıştırın.- Bu karışımı günde birkaç kez içebilirsiniz.4. Boğaz pastilleri veya spreylerEczanelerde bulunan boğaz pastilleri veya spreyler, boğazdaki ağrıyı geçirmeye ve tahrişi yatıştırmaya yardımcı olabilir.5. Sıcak kompres uygulamakSıcak bir kompres, boğazdaki kasları rahatlatabilir ve ağrıyı azaltabilir. Sıcak su torbası veya ılık bir havlu ile boyun bölgenize kompres uygulamak rahatlatıcı olabilir.6. Ihlamur veya papatya çayı içmekIhlamur ve papatya gibi bitkiler, boğazın rahatlamasına yardımcı olabilir. Bu bitkiler anti-inflamatuar özelliklere sahiptir ve sakinleştirici etkileriyle bilinirler.Nasıl Yapılır:- Bir fincan sıcak suya bir tutam papatya veya ıhlamur ekleyin.- 10-15 dakika demledikten sonra içebilirsiniz.7. Nemli hava solumak (buhar terapisi)Boğazdaki kuruluğu ve tahrişi hafifletmek için buhar terapisi faydalı olabilir. Sıcak buhar, burun ve boğazdaki mukusu (balgam) gevşetir, bu da ağrıyı hafifletir.Nasıl Yapılır:- Bir kabı sıcak suyla doldurun.- Başınızı kabın üzerine eğin ve bir havluyla başınızı örtüp buharı soluyun.- Alternatif olarak, bir buhar makinesi veya nemlendirici de kullanılabilir.8. Sesinizi dinlendirmekBoğaz ağrısı bazen aşırı ses kullanımı, bağırma veya uzun süre konuşma sonucu gelişebilir. Eğer ağrınızın nedeni bu ise, sesinizi dinlendirmek, boğazınızdaki baskıyı azaltabilir.9. Ağız yoluyla alınan ağrı kesicilerAğrı kesiciler, boğazdaki ağrıyı hafifletebilir.10. Boğazı koruyucu önlemler- Sigara içmekten kaçının çünkü sigara, boğazı daha da tahriş edebilir.- Havanın kuru olduğu yerlerde nemlendirici kullanın.- Aşırı soğuk ve sıcak yiyeceklerden kaçının, ılık yemekler tercih edin.Ne Zaman Elra Online Doktora Başvurulmalı?Boğaz ağrısı genellikle kısa süreli ve viral bir enfeksiyon sonucu ortaya çıkar, ancak bazı durumlarda bir doktora başvurulması gerekir. Aşağıdaki durumlarda bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir:- Ağrı 1 hafta veya daha uzun sürerse.- Şiddetli ateş (39°C veya daha yüksek) varsa.- Yutkunma güçlüğü veya nefes alma zorluğu varsa.- Boğazda iltihaplı beyaz lekeler, şişlik veya kanama varsa.- Boğaz ağrısı şiddetli baş ağrıları veya vücut ağrılarıyla birlikteyse.Tüm bunlara baktığımızda boğaz ağrısı genellikle geçici bir durumdur ve çoğu zaman evde uygulanan basit tedavi yöntemleri ile rahatlatılabilir. Ancak, ağrı uzun sürerse veya şiddetlenirse, altta yatan başka bir sağlık sorunu olabileceği için bir doktora başvurulması gerekebilir. Hastanede sıra beklemeden randevusuz bir şekilde Elra online doktor çok daha kolay.Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Egzama Nedenleri ve Önlemleri
Egzama, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir cilt hastalığıdır. Egzama Nedenleri ve Önlemleri Nelerdir?Ciltte kuruluk, kaşıntı, kızarıklık ve iltihaplanma gibi semptomlarla kendini gösteren bu rahatsızlık, çevresel ve genetik faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkar. Geleneksel yöntemlerle egzama tedavisi için dermatologlara başvurmak gerekse de, günümüzde online sağlık hizmetleri sayesinde bu süreci daha kolay ve erişilebilir hale getirmek mümkündür.Bu yazıda, egzamanın nedenleri ve günlük hayatta alınabilecek önlemleri ele alacağız.Egzamanın Nedenleri ve Risk Faktörleri Nelerdir?Egzamanın ortaya çıkmasının ardında birçok faktör bulunur. Genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi hassasiyeti, çevresel etmenler ve stres gibi unsurlar hastalığın gelişiminde büyük rol oynar. • Genetik Faktörler: Ailede egzama, astım veya alerjik rinit gibi hastalıklar varsa, egzama gelişme riski daha yüksektir. • Bağışıklık Sistemi Sorunları: Cilt bariyerinin zayıf olması, dış etkenlere karşı daha hassas hale gelmesine neden olabilir. • Kimyasal ve Tahriş Edici Maddeler: Deterjanlar, sabunlar, parfümler, alkol bazlı ürünler gibi kimyasallar egzama semptomlarını artırabilir. • Hava Koşulları: Soğuk ve kuru hava cildin nem kaybetmesine neden olurken, aşırı sıcak ve terleme de egzama semptomlarını kötüleştirebilir. • Stres ve Psikolojik Faktörler: Yoğun stres, ciltteki iltihaplanma seviyesini artırarak egzama alevlenmelerine neden olabilir. • Besin Alerjileri: Süt, yumurta, fındık, glüten gibi bazı gıdalara duyarlılığı olan bireylerde egzama şikayetleri artabilir.Egzamayı Önlemek İçin Günlük Hayatta Alınabilecek Önlemler Nelerdir?Egzamanın kesin bir tedavisi olmasa da, semptomları hafifletmek ve hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamak için bazı önlemler alınabilir:1. Cilt Bakımı ve Hijyen • Düzenli olarak nemlendirici kullanın. Cilt bariyerini koruyarak tahrişi önleyen kremler tercih edilmelidir. • Sıcak su yerine ılık su kullanarak duş alın. Sıcak su cildin kurumasına neden olabilir. • Sabun ve temizlik ürünlerinde hipoalerjenik seçenekler tercih edin.2. Doğru Beslenme ve Bağışıklık Sistemi Desteği • Egzamayı tetikleyen gıdalardan kaçının. Gıda alerjilerini belirlemek için bir diyet günlüğü tutabilirsiniz. • Omega-3 bakımından zengin besinler tüketin. Balık, ceviz ve keten tohumu gibi besinler cilt sağlığı için faydalıdır.3. Stres Yönetimi ve Uyku Düzeni • Meditasyon ve nefes egzersizleri yapın. Stresin cilt üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz. • Düzenli uyuyun. Kaliteli uyku bağışıklık sistemini güçlendirdiği için egzama semptomlarını hafifletebilir.4. Çevresel Faktörlere Karşı Korunma • Evinizi düzenli havalandırın. Toz, küf ve polen gibi alerjenleri en aza indirmek için temizlik yaparken hipoalerjenik ürünler kullanabilirsiniz. • Nemlendirici cihazlar kullanın. Özellikle kış aylarında hava kuruluğunu dengelemek için idealdir. • Pamuklu kıyafetler giyin. Sentetik ve yünlü kumaşlar cildi tahriş edebilir.Online Sağlık Hizmetleri ile Egzama Yönetimi Daha mı Kolay?Egzama, genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklanan kronik bir cilt hastalığıdır. Günlük hayatta alınabilecek önlemlerle semptomlar hafifletilebilir, ancak hastalığın yönetimi için düzenli doktor kontrolü ve kişiselleştirilmiş tedavi planları büyük önem taşır.Dijital sağlık hizmetlerinden yararlanarak egzamanızı daha iyi yönetebilir, doğru tedaviye daha hızlı ulaşabilirsiniz. Eğer egzama belirtileri yaşıyorsanız, bir online doktora danışarak süreci daha konforlu bir şekilde yönetebilirsiniz.Egzama Nedenleri ve Önlemleri
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Akneyle Mücadelede Adım Adım
Akne, çoğumuzun hayatının bir döneminde karşılaştığı, can sıkıcı ama çözümü olan bir cilt sorunu. Eğer akneyle mücadele ederken hangi adımları izleyebileceğinizi merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz!Akneyle Nasıl Mücadele Edebilirim?Hadi, akneyle mücadelede size yardımcı olacak 10 temel adımı birlikte keşfedelim.1- Cilt tipinizi tanıyınHer şeyden önce, cildinizi tanımak akneyle mücadelede temel adımdır. • Yağlı cilt: Parlaklık, geniş gözenekler ve sık sivilce eğilimi gösterebilir. • Kuru cilt: Pul pul dökülebilir, hassasiyet gözlemlenebilir. • Karma cilt: Alnınız ve burun bölgeniz yağlı iken, yanaklarınız daha kuru olabilir.Kendi cilt tipinizi öğrendikten sonra, ona uygun bakım ürünlerini seçerek cildinizin ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilirsiniz.2- Doğru temizlik rutini oluşturunCildinizi düzenli olarak temizlemek, akne oluşumunu önlemenin anahtarıdır. • Sabah ve akşam, cilt tipinize uygun nazik bir temizleyici kullanın. • Kir, makyaj ve çevresel kirleticileri tamamen temizlemek için yüzünüzü iyice yıkayın.Temiz bir cilt, hem gözeneklerin tıkanmasını engeller hem de cildin doğal yenilenme sürecini destekler.3- Tonik ve peeling ile gözeneklerinizi açınTemizlik sonrasında cildinizde kalan kalıntıları gidermek için tonik ve peeling ürünlerini kullanın. • Tonik: Cildin pH dengesini düzenleyerek gözenekleri sıkılaştırır. • Peeling: Haftada 1-2 kez yapacağınız nazik peeling, ölü deri hücrelerini temizler ve cildinizin yenilenmesine yardımcı olur.Bu adımlar, cildinizin nefes almasını sağlayarak akneye zemin hazırlayan faktörleri azaltır.4- Salisilik asit ve doğru içerikli ürünler kullanınSalisilik asit, akneyle mücadelede en sık tercih edilen içeriklerden biridir. • Ölü deri hücrelerinin atılmasına yardımcı olur ve gözeneklerin tıkanmasını önler. • Ürün seçerken, cildinizin hassasiyetine uygun formülleri tercih etmek, tahrişi azaltır.Doğru içerikli ürünler, cildinizde istenmeyen reaksiyonların önüne geçerek daha sağlıklı bir görünüm kazandırır.5- Sivilceleri sıkmamaya özen gösterinAkneyle mücadelede en zorlayıcı anlardan biri sivilceleri sıkma isteğidir. • Sıkmak, iltihaplanmaya, iz ve yara oluşumuna yol açabilir. • Sivilcelerinizin doğal iyileşme sürecine zaman tanımak, uzun vadede cilt sağlığınız için en iyisidir.Unutmayın; cildinize dokunmak yerine, uzmanların önerdiği tedavi yöntemlerine sadık kalın.6- Cildinizi nemlendirinNemlendirme, cilt bariyerinizi güçlendiren ve akne oluşumunu tetikleyen etkenleri dengeleyen önemli bir adımdır. • Cilt tipinize uygun, hafif ve yağsız nemlendiriciler tercih edin. • Düzenli kullanım, cildinizin nem dengesini koruyarak aşırı yağ üretimini kontrol altına alır.Doğru nemlendirme, cildinizin daha pürüzsüz ve canlı görünmesine yardımcı olur.7- Güneş koruyucu kullanmayı ihmal etmeyinGüneş ışınları, cildinizde ekstra yağ üretimine ve akneye davetiye çıkaran faktörlere neden olabilir. • Güneş koruyucu ürünler, cildinizi hem zararlı UV ışınlarından hem de aşırı ısıdan korur. • Günlük olarak kullanmanız, cilt sağlığınız üzerinde olumlu etkiler yaratır.Dışarıda geçireceğiniz zamanlarda mutlaka SPF içeren bir ürün kullanmayı unutmayın.8- Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı benimseyinCilt sağlığı, dışarıdan uygulanan ürünlerin yanı sıra içerden gelen beslenme alışkanlıklarıyla da yakından ilişkilidir. • Taze meyve ve sebze, cildinize doğal vitamin ve antioksidan sağlar. • Bol su içmek, cildinizin nem dengesini korur. • Düzenli uyku ve stres yönetimi, hormon dengesinin korunmasına katkı sağlar.Fast food ve aşırı şeker tüketiminden uzak durmak, cildinizin daha temiz ve sağlıklı görünmesine yardımcı olur. 9- Her tedavi yöntemini körü körüne uygulamayınSosyal medya, arkadaş çevresi ya da çeşitli internet sitelerinde duyduğunuz akne tedavi yöntemleri her zaman sizin cildinize uygun olmayabilir. • Cildinizin yapısı ve ihtiyaçları kişiye özeldir. • Uzmanlar, cildinizi değerlendirip size en uygun ürün ve tedavi yöntemini önerecektir.Kendi cilt yapınızı bilmek ve uzman görüşlerine öncelik vermek, istenmeyen yan etkilerden kaçınmanıza yardımcı olur.10- Bir uzmana danışınModern teknolojinin sunduğu en büyük avantajlardan biri, online doktor görüşmeleridir. • Evinizin rahatlığında, video veya mesaj yoluyla cildinizin durumunu anında değerlendirebilir, size özel tedavi planını öğrenebilirsiniz. • Uzman desteğiyle, cilt problemlerinizde doğru ürünleri ve yöntemleri seçmeniz çok daha kolay hale gelir. • Online görüşme sayesinde, uzun randevu bekleme süreleriyle uğraşmadan hızlıca bilgi alabilirsiniz.Eğer akneyle mücadelede nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, ilk adım olarak online doktor görüşmesi yapmayı deneyin. Bu sayede, cildinize dair tüm sorularınıza uzmanlardan yanıt alabilir, güvenilir ve kişiselleştirilmiş önerilerle akne probleminizi kontrol altına alabilirsiniz.Akneyle mücadelede bu 10 basit adımı uygulayarak cildinize gereken özeni gösterebilir, kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Unutmayın, cildinizin durumu kişiye özeldir ve en doğru bilgiyi her zaman bir uzmandan almanız gerekir. Online doktor görüşmesi, size evinizin konforunda güvenilir destek sunarak sağlıklı ve pürüzsüz bir cilt yolculuğunda yanınızda olacaktır.Sağlıklı ve mutlu günler dileriz!Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Ciltteki Kırmızı Savaş: Sedef Hastalığı Nedir ?
Sedef hastalığı, ciltte iltihaplanmaya, kızarıklığa ve pul pul dökülmelere yol açan, kronik (uzun süreli) bir cilt hastalığıdır. Cilt hücrelerinin hızla çoğalması sonucu cilt yüzeyinde fazla hücre birikir ve bu birikim, genellikle vücutta belirli alanlarda pullanmalara, çatlamalara ve kanamalara yol açar. Sedef, özellikle dirseklerde, dizlerde, saçlı deride ve belde görülür.Sedef Hastalığının Belirtileri Nelerdir ? Sedef hastalığının belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak en yaygın belirtilerine bakalım;1. Kızarıklık ve pullanma-Sedef hastalığı genellikle cilt yüzeyinde kırmızımsı, kabarık alanlarda pul pul dökülmelerle kendini gösterir. Bu pullar, ciltteki hızlı hücre üretiminin bir sonucudur.2. Ciltte kuruluk ve çatlama-Sedef, cildin kurumasına, çatlamasına ve bazen kanamaya neden olabilir. Çatlaklar, hastanın cildine dokunulduğunda ağrıya neden olabilir.3. Kaşıntı ve yanma-Sedef hastalığı olan kişilerde ciltte kaşıntı ve yanma hissi de yaygın olabilir. Bu durum özellikle hastalığın ilerleyen dönemlerinde daha belirgin hale gelir.4. Tırnak değişiklikleri-Sedef, tırnakları da etkileyebilir. Tırnaklarda çukurlar, renk değişiklikleri, kalınlaşma veya ayrılmalar görülebilir.Sedef Hastalığının Nedenleri Nelerdir?Sedefin tam nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, genetik, çevresel ve bağışıklık sistemi faktörlerinin bir araya gelmesiyle geliştiği düşünülmektedir. Sedefin oluşmasındaki en önemli nedenlere bakalım;1. Genetik faktörler-Sedef hastalığı ailesel bir hastalık olabilir. Yani, ailede sedef hastalığı olan kişilerde, bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Çeşitli genetik faktörlerin, sedef hastalığının gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.2. Bağışıklık sistemi -Sedef, otoimmün (öz bağışıklık) bir hastalık olarak kabul edilir. Bu durumda, bağışıklık sistemi sağlıklı cilt hücrelerine saldırarak iltihaplanmaya neden olur. Bağışıklık hücreleri cilt hücrelerinin hızla çoğalmasına neden olur, bu da sedefin oluşmasına yol açar.3. Çevresel faktörler-Stres, enfeksiyonlar, hava değişiklikleri, bazı ilaçlar, alkol tüketimi ve cilt travmaları sedefin tetikleyicisi olabilir. Örneğin, soğuk hava koşulları ciltte kuruma ve iltihaplanmayı artırabilir, bu da hastalığın alevlenmesine neden olabilir.Sedef Hastalığını Tetikleyen Nedir?Sedef hastalığını tetikleyen ana unsurlardan biri stres, üzüntü ve sıkıntıdır. Stres, sıkıntı gibi ruhsal sorunlar bağışıklık sistemini zayıflatır. Ayrıca grip, aspirin gibi bazı romatizma ilaçları, alkol sigara sedef hastalığını tetikler.Sedefin Türleri Nelerdir?Sedef hastalığının birkaç farklı türü bulunmaktadır:1. Plak sedefi -Plak sedefi, sedefin en yaygın türüdür. Ciltte kırmızımsı, kabarık alanlar oluşur ve bu bölgelerde beyaz-pullu döküntüler görülür.2. Ters sedef -Bu tür sedef, cildin kırılma bölgelerinde (koltuk altları, kasıklar, göğüs altı gibi) ortaya çıkar. Burada pul dökülme yerine, pürüzsüz, kırmızı, ışıltılı alanlar görülür.3. Püstüler sedef-Püstüler sedef, daha nadir görülen bir türdür ve ciltte iltihaplı, sarımsı iltihap dolu kabarcıklar şeklinde kendini gösterir.4. Guttat sedef-Genellikle çocuklarda ve gençlerde görülen bir türdür. Küçük, damla şeklinde kırmızımsı döküntülerle kendini gösterir. Çoğunlukla bir enfeksiyon (örneğin, boğaz enfeksiyonu) sonrasında gelişir.5. Eritrodermik sedef-Sedefin çok nadir ve ciddi bir türüdür. Ciltte geniş alanlarda kızarıklık, soyulma ve ciddi kaşıntı ile birlikte olabilir. Eritrodermik sedef, tıbbi acil bir durumdur ve derhal tedavi gerektirir.Sedef Hastalığının Tedavisi Nasıl Yapılır?Sedef hastalığı tamamen iyileştirilemez, ancak semptomlar yönetilebilir. Tedavi seçenekleri, hastalığın türüne, şiddetine ve kişisel sağlık durumuna göre değişir.1. Topikal tedaviler (krem ve merhemler)-Steroid kremleri, D vitamini analoğu kremleri veya katran bazlı tedaviler gibi topikal tedaviler, ciltteki iltihaplanmayı azaltabilir ve pullanmayı engelleyebilir. E-reçetenizi hızlıca yazdırmak için Elra ile online doktorunuza bağlanabilirsiniz.2. Işık terapisi -Ultraviyole ışığı, sedef hastalığını tedavi etmede kullanılabilir. UVB ışınları, ciltteki aşırı hücre üretimini engelleyerek iyileşmeye yardımcı olabilir.3. Sistemik tedaviler (ağız yoluyla veya enjeksiyonla)-Şiddetli sedef vakalarında, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Bu tedaviler, vücutta iltihabı azaltarak hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.4. Yaşam tarzı düzenlemeleri-Sedef hastaları, ciltlerini nemli tutmak, stresten kaçınmak, sigara ve alkol gibi tetikleyici faktörlerden kaçınmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile hastalıklarını kontrol edebilirler.Sonuç olarak sedef hastalığı, ciltte rahatsız edici ve görsel etkiler yaratabilen, ancak uygun tedavi ve bakım ile yönetilebilen bir durumdur. Sedefin tedavisi kişiye özeldir ve genellikle dermatologlar tarafından belirlenen bir tedavi planına dayanır. Erken tanı ve düzenli tedavi ile hastalığın etkileri önemli ölçüde azaltılabilir.Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Bulaşıcı Hastalıklar
Öksürüğünüzün Sebebi Bronşit Olabilir mi? Belirtileri ve Çözüm Yolları
Soğuk havalar yaklaşırken ya da mevsim geçişlerinde peşinizi bırakmayan bir öksürükle boğuşuyorsunuz?Bronşitle karşı karşıya olabilirsiniz. Özellikle balgamlı ve inatçı bir öksürüğünüz varsa, nefes almakta zorlanıyor ya da halsiz hissediyorsanız, bu yazı tam size göre! Neyse ki, bronşit çoğu zaman ciddi bir sağlık sorunu olmadan atlatılabilir. Gelin, bronşit hakkında bilmeniz gerekenleri birlikte inceleyelim.Bronşit Nedir?Bronşit, akciğerlere hava taşıyan bronşların iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir solunum yolu hastalığıdır. Solunum yolları şiştiğinde ve fazla mukus (balgam) üretildiğinde, bu durum öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi gibi belirtilere neden olur. Bronşit genellikle ikiye ayrılır: • Akut bronşit: Çoğu zaman virüslerden kaynaklanır ve birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşir. • Kronik bronşit: Daha uzun süren ve genellikle sigara kullanımı, hava kirliliği gibi nedenlerden kaynaklanan bir durumdur. Sürekli tekrarlayan öksürük atakları ile kendini belli eder. Tedavi edilmezse KOAH’a kadar ilerleyebilir.Bronşit Nasıl Başlar?Bronşit genellikle hafif bir soğuk algınlığı ya da grip gibi başlar. İlk başta boğazda kaşıntı, hafif bir öksürük ve burun akıntısı olabilir. Ancak birkaç gün içinde öksürük şiddetlenir ve balgam üretimi artar. Bazen hafif ateş, halsizlik ve göğüste ağırlık hissi de eşlik edebilir. Eğer sigara içiyorsanız ya da sigara dumanına maruz kalıyorsanız, belirtiler daha da ağır seyredebilir.Bronşit Bulaşıcı mıdır?Bronşitin kendisi değil ama onu tetikleyen neden bulaşıcı olabilir. Akut bronşite çoğu zaman grip veya soğuk algınlığı virüsleri neden olduğu için bu hastalığı taşıyan biriyle yakın temasta bulunmak sizi de hasta edebilir. Özellikle öksürük veya hapşırık yoluyla yayılan damlacıklara maruz kalırsanız, siz de enfeksiyon kapabilirsiniz.Ancak kronik bronşit bulaşıcı değildir. Genellikle sigara, hava kirliliği ve kimyasal maddelere uzun süre maruz kalma gibi çevresel faktörler nedeniyle ortaya çıkar.Bronşit Belirtileri Nelerdir?Bronşit hastalarında en sık görülen belirtiler şunlardır: • Balgamlı, uzun süreli öksürük • Hırıltılı solunum • Nefes darlığı • Göğüste rahatsızlık hissi • Halsizlik, yorgunluk • Hafif ateş veya üşüme hissiEğer bu belirtiler birkaç haftadır geçmiyorsa ya da giderek kötüleşiyorsa, ihmal etmemekte fayda vardır.Bronşit Neden Olur?Bronşite birçok faktör yol açabilir. En yaygın sebepler şunlar: • Soğuk algınlığı veya grip virüsleri • Sigara içmek ya da dumanlı ortamlarda bulunmak • Hava kirliliği • Kimyasal maddelere maruziyet • Alerjiler ve astım • Soğuk havayı uzun süre solumakAkut bronşit genellikle virüslerden kaynaklanırken, kronik bronşitin en büyük nedeni sigara dumanıdır.Bronşit Nasıl Tedavi Edilir?İyi haber şu ki, bronşitin büyük bir kısmı evde alınacak önlemlerle hafifletilebilir. İşte işinize yarayacak bazı öneriler: • Bol sıvı tüketin: Sıcak çaylar, çorbalar ve su mukusu incelterek atılmasını kolaylaştırır. • Sigara ve dumanlı ortamlardan uzak durun: Eğer sigara içiyorsanız bırakmanın tam zamanı! • Odanızın havasını nemlendirin: Kuru hava, öksürüğünüzü daha da kötüleştirebilir.(Ortalama nem oranı%65 olmalıdır) • Dinlenin: Vücudunuzun iyileşmesi için yeterince uyuduğunuzdan emin olun. • Buhar soluyun: Sıcak bir duş almak veya bir kabın içine sıcak su koyup buharını solumak, solunum yolunuzu rahatlatabilir.Bazı durumlarda doktorunuz balgam söktürücü veya nefes açıcı ilaçlar önerebilir. Eğer öksürüğünüz 3 haftadan uzun sürüyorsa, balgamınızda kan görüyorsanız ya da nefes almakta zorlanıyorsanız bir uzmana danışmanız önemli.Bronşitten Korunmak Mümkün mü?Elbette! Bronşit riskini azaltmak için şu önlemleri alabilirsiniz: • Grip ve zatürre aşılarınızı ihmal etmeyin. • Ellerinizin temizliğine özen gösterin. • Sigara içiyorsanız bırakın ve sigara içilen ortamlardan uzak durun. • Bağışıklığınızı güçlü tutmak için sağlıklı beslenin ve bol su için. • Soğuk havalarda ağzınızı ve burnunuzu koruyacak şekilde giyinerek kuru ve kirli havadan kendinizi koruyabilirsiniz.Ne Zaman Doktora Görünmelisiniz?Eğer öksürüğünüz uzun süredir devam ediyorsa, balgam renginiz koyulaşıyor ya da ateşiniz düşmüyorsa, bir doktora danışmak iyi bir fikir olabilir. Neyse ki, günümüzde doktora ulaşmak eskisi kadar zor değil. Eğer bir sağlık merkezine gitmeye fırsatınız yoksa ya da sağlığınız el vermiyorsa, online doktor hizmetimizden faydalanarak uzman bir hekime kolayca danışarak doktorunuzun size hazırladığı e-reçetenizle ilaçlarınızı kullanmaya başlayabilirsiniz.Unutmayın, erken teşhis ve doğru tedavi ile bronşitin etkilerini hafifletmek mümkün. Sağlıklı günler dileriz!Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Bulaşıcı Hastalıklar
Grip mi yoksa Soğuk Algınlığı mı Geçiriyorsunuz? Belirtileri Tanıyın
Mevsim değişiklikleriyle birlikte kendinizi yorgun, halsiz ve hasta mı hissediyorsunuz? Burun akıntısı, öksürük, ateş ve boğaz ağrısı derken “Acaba grip mi oldum, yoksa sadece üşüttüm mü?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Grip ve soğuk algınlığı sıkça karıştırılsa da, aslında aralarında önemli farklar var. Peki, grip ve soğuk algınlığı arasındaki farkları nasıl anlayabilirsiniz? Hangisi daha tehlikeli? Ve en önemlisi, kendimizi nasıl koruyabiliriz? Gelin bu soruların cevaplarını birlikte keşfedelim.Grip ve Soğuk Algınlığı Neden Karıştırılıyor?Öksürük, burun akıntısı, halsizlik, hatta bazen ateş… Evet, grip ve soğuk algınlığının belirtileri birbirine gerçekten çok benziyor. Ama aralarındaki temel fark, hastalığın şiddeti ve vücudumuz üzerindeki etkileriyle ilgili. Grip, influenza virüsü nedeniyle ortaya çıkan ve ağır seyreden bir hastalıktır. Soğuk algınlığı ise daha hafif semptomlarla geçen bir üst solunum yolu enfeksiyonudur.Bir başka fark da başlangıç hızıdır. Soğuk algınlığı genellikle yavaş yavaş kendini belli eder, hafif bir boğaz kaşıntısıyla başlayıp günler içinde burun akıntısı ve hafif yorgunlukla devam eder. Grip ise ansızın, adeta bir fırtına gibi gelir! Bir gün kendinizi harika hissederken, ertesi sabah yataktan kalkamayacak kadar bitkin olabilirsiniz.Grip mi, Soğuk Algınlığı mı? Ayırt Edici Belirtiler Nelerdir?Eğer kendinizi yorgun, bitkin ve ateş içinde hissediyorsanız, büyük ihtimalle grip oldunuz demektir. Ama burun tıkanıklığı ve hafif halsizlik dışında ciddi bir şikâyetiniz yoksa bu büyük ihtimalle soğuk algınlığıdır .Hangi Durumlarda Doktorla Görüşmelisiniz?Grip veya soğuk algınlığı genellikle evde istirahat ve bol sıvı tüketimi ile düzelebilir. Ancak bazı durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurmanız gerekir:•Ateşiniz 3 günden uzun süredir düşmüyorsa•Nefes almakta zorluk çekiyorsanız•Şiddetli göğüs ağrısı veya yoğun öksürüğünüz varsa•Yoğun kas ve eklem ağrıları nedeniyle hareket etmekte zorlanıyorsanız•Baş dönmesi, bilinç bulanıklığı veya aşırı halsizlik hissediyorsanızBu belirtiler, grip komplikasyonları veya daha ciddi bir sağlık sorununun habercisi olabilir. Ancak hastaneye gitmek için saatlerce beklemek zorunda değilsiniz! Hemen bir online doktor görüşmesi yaparak belirtilerinizi paylaşabilir, uzman hekimlerden hızlıca destek alabilirsiniz.Grip ve Soğuk Algınlığından Korunmanın Basit Ama En Etkili Yolları Nelerdir?Hastalığa yakalanmamak için önlem almak, tedavi sürecinden çok daha kolay ve etkilidir. İşte bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak ve gripten korunmak için alabileceğiniz önlemler:Grip aşınızı yaptırın: Özellikle risk grubundaysanız, grip aşısı olmanız şiddetli grip geçirme ihtimalinizi önemli ölçüde azaltacaktır.Ellerinizi sık sık yıkayın: Virüsler yüzeylerden bulaşabilir. Ellerinizi sabunla en az 20 saniye boyunca yıkamak enfeksiyon riskini düşürür.Bağışıklık sisteminizi güçlendirin: Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve bol sıvı tüketimi hastalıklara karşı direncinizi artırır.Hasta kişilerle temastan kaçının: Özellikle kalabalık ortamlarda maske takmak ve sosyal mesafeye dikkat etmek hastalığın yayılmasını önler.Kapalı ve kalabalık alanlarda maske kullanın: Özellikle kış aylarında toplu taşıma gibi alanlarda maske takarak hem kendinizi koruyup hem de virüslerin yayılmasını engelleyebilirsiniz.Stresten uzak durun: Stresin bağışıklık sistemimizi zayıflattığını biliyor muydunuz? Yoğun stres altındaki kişiler, grip ve soğuk algınlığına karşı daha savunmasız hale gelir. Bu yüzden, rahatlatıcı aktiviteler yaparak stresten uzak durmaya çalışın.Bu basit ama etkili önlemlerle hastalanma riskinizi önemli ölçüde azaltabilirsiniz.Hasta Olduk, Peki Şimdi Ne Yapacağız?Eğer tüm önlemlere rağmen grip ya da soğuk algınlığına yakalandıysanız, öncelikle bol sıvı tüketin ve dinlenin! Vücudunuzun iyileşmeye ihtiyacı var, bu yüzden kendinizi zorlamayın. Grip belirtileri şiddetliyse ve birkaç gün içinde geçmiyorsa, mutlaka bir doktora danışın.Ayrıca, antibiyotiklerin grip ve soğuk algınlığına karşı etkili olmadığını unutmayın! Çünkü bu hastalıklar virüs kaynaklıdır ve antibiyotikler yalnızca bakterilere karşı etkilidir.ELRA'YI HEMEN KULLANMALISIN!Eğer grip veya soğuk algınlığı belirtileri yaşıyorsanız ve hastaneye gitmek istemiyorsanız, hemen bir online doktor görüşmesi yaparak uzman bir hekime danışabilirsiniz. Evden çıkmadan, sıra beklemeden ve zaman kaybetmeden sağlık uzmanlarımızla görüşebilir e-reçetenizi alarak, ihtiyacınıza uygun tedavi sürecini başlatabilirsiniz.Sağlığınızı riske atmayın! Şimdi online doktor randevunuzu alın ve grip belirtileriniz için profesyonel destek alın!Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Burundaki Gizli Savaş Sinüzit Nedir?
Sinüzit, burun boşluklarının (sinüslerin) iltihaplanmasıyla ortaya çıkan ve oldukça yaygın bir sağlık sorunudur. Sinüsler, kafanın içinde bulunan ve hava ile dolu olan boşluklardır. Bu boşluklar, normalde burun yoluyla solunan havanın nemlendirilmesine, temizlenmesine ve ısıtılmasına yardımcı olur. Sinüzit, bu boşlukların enfekte olup şişmesi sonucu gelişir ve genellikle soğuk algınlığı, alerjik reaksiyonlar veya enfeksiyonlar ile ilişkilidir. Sinüzit, bazen geçici olabilirken, kronikleştiğinde kişilerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.Sinüzit Belirtileri En Çok Rastlanan 10 Sinüzit Belirtisi Nelerdir?1. Burun tıkanıklığı - Sinüslerin iltihaplanması, burun yollarını tıkayarak hava akışını engeller. Bu durum, burun tıkanıklığına yol açar ve kişinin düzgün bir şekilde nefes almasını zorlaştırabilir.2. Baş ağrısı ve yüz ağrısı - Sinüslerin iltihaplanması, kafanın farklı bölgelerinde baş ağrısına neden olabilir. Bu ağrı, özellikle alın, yanaklar ve göz çevresinde yoğunlaşabilir. Ayrıca yüz bölgesinde baskı hissi ve ağrı görülebilir.3. Mukus (balgam) akıntısı - Sinüslerin iltihaplanması, mukus (balgam) üretiminin artmasına neden olur. Mukus, burun yoluyla dışarı akar ve genellikle sarı veya yeşil renkte olabilir. Bu akıntı, geniz akıntısına da yol açabilir.4. Öksürük - Sinüslerde biriken mukus(balgam) , boğazı tahriş ederek sürekli öksürüğe yol açabilir. Öksürük, özellikle gece yatarken daha belirgin hale gelir.5. Kötü koku alma - Burun tıkanıklığı ve enfeksiyonlar, koku alma duyusunu zayıflatabilir. Ayrıca sinüzit nedeniyle mukus(balgam) ve bakteriler burunda birikerek kötü bir kokuya neden olabilir.6. Yorgunluk, halsizlik - Sinüzit, vücutta genel bir halsizlik ve yorgunluk hissine neden olabilir. Uzun süreli baş ağrıları, burun tıkanıklığı ve enfeksiyonlar, kişiyi fiziksel olarak zayıflatabilir.7. Yoğun diş ağrısı - Sinüslerin iltihaplanması, üst çene sinüslerine baskı yapabilir, bu da dişlerde ağrı ve hassasiyete yol açabilir. Özellikle üst dişlerde yoğun bir ağrı hissedilebilir.8. Sık sık boğaz enfeksiyonları - Sinüslerdeki enfeksiyonlar geniz yoluyla boğaza yayılabilir ve bu da boğazda iltihaplanma veya ağrıya neden olabilir.9. Yüksek ateş - Sinüzit, bazı durumlarda ateşle birlikte görülebilir. Özellikle bakteriyel enfeksiyonlar nedeniyle vücut ateş üretebilir.10. Kötü hava soluma duyusu - Sinüslerdeki tıkanıklık, havanın düzgün bir şekilde solunmasına engel olabilir, bu da "havanın kirli" olduğu hissini uyandırabilir.Sinüzit ile Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu Nedir?Sinüzit olduğunuzu düşünüyorsanız, evde veya hastanede sinüslerinizi rahatlatmak için uygulayabileceğimiz 5 etkili yönteme birlikte bakalım;1. Sıcak kompres uygulamakSıcak kompres, sinüslerin rahatlamasına ve burun yollarındaki tıkanıklıkların açılmasına yardımcı olabilir. Sinüslerinizdeki iltihap ve tıkanıklık nedeniyle başınızda bir baskı hissediyorsanız, sıcak bir havlu veya su torbası ile sinüs bölgesine 10-15 dakika süreyle kompres yapabilirsiniz. Bu, ağrıyı hafifletir ve mukusun(balgam) daha kolay atılmasını sağlar.Nasıl Yapılır?- Bir havluyu ılık suyla ıslatın.- Fazla suyunu sıkarak ısısını dengeleyin.- Havluyu alnınıza, burun köprüsüne, yanaklarınıza ve göz çevresine yerleştirin.- 10-15 dakika boyunca bu şekilde bekleyin.2. Buhar solumaBuhar soluma, sinüslerdeki tıkanıklığı gidermede etkili bir yöntemdir. Buhar, burun ve sinüs yollarını nemlendirir, mukusun incelmesini sağlar ve sinüslerdeki baskıyı hafifletir. Bu yöntem, özellikle kuru havanın sinüslerdeki iltihabı artırabileceği kış aylarında faydalıdır.Nasıl Yapılır?- Bir kaseyi sıcak su ile doldurun.- Başınızı kaseye doğru eğin ve bir havluyu başınızın üzerine örtün, böylece buharın dışarı kaçmasını engellersiniz.- Buharı 5-10 dakika boyunca soluyun.Alternatif olarak, sıcak bir duş alarak buharı da soluyabilirsiniz.3. Sıvı tüketimini artırmakSinüzit ile mücadelede bol sıvı alımı oldukça önemlidir. Su, bitki çayları ve et suyu gibi sıvılar, vücudunuzdaki mukusun incelmesine yardımcı olur ve tıkanıklığın giderilmesini hızlandırır. Ayrıca sıvı alımını artırmak, vücudun enfeksiyonla daha etkili mücadele etmesine yardımcı olabilir.Nasıl Yapılır?- Günde en az 8-10 bardak su içmeye özen gösterin.- Sıcak bitki çayları (örneğin nane, papatya veya zencefil çayı) içebilirsiniz.- Et suyu veya tavuk suyu gibi çorbalar da iyileşmeye yardımcı olabilir.4. Nazal sprey ve tuzlu su ile burun temizliğiBurun spreyleri ve tuzlu su, sinüslerdeki mukusu temizlemeye yardımcı olabilir. Tuzlu su, burun yolunu nemlendirir, mukusu atmayı kolaylaştırır ve sinüslerin rahatlamasına yardımcı olur. Ayrıca burun spreyi kullanmak, burun tıkanıklığının giderilmesini sağlar.Nasıl Yapılır?- Bir tuzlu su çözeltisi hazırlayabilirsiniz veya eczanelerde satılan hazır tuzlu su spreylerini kullanabilirsiniz.- Başınızı eğerek, sprey veya tuzlu suyu nazikçe burnunuza uygulayın.- Sinüslerinizi temizlemek için günde birkaç kez burun temizliği yapabilirsiniz.Elra ile Online Doktora Bağlanarak Şikayetinizi Danışabilirsiniz Online doktora danışmak, sağlık sorunları ile başa çıkmanın hızlı ve etkili yollarından biridir. Hem zaman kazanmanızı hem de uzman doktordan bir görüş almanızı sağlar.Nasıl Yapılır?Elra web sitesi üzerinden ve Google play veya ios market üzerinden uygulamamızı indirip hızlıca online doktora bağlanabilirsiniz.Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Online Sağlık
Dijital Sağlıkta Yeni Bir Dönem
Sağlık hizmetlerine hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşmak günümüz dünyasında her zamankinden daha önemli hale geldi. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hastaların doktorlara erişimini kolaylaştıran ve sağlık süreçlerini dijital ortama taşıyan çözümler ön plana çıkıyor. Elra Online Sağlık Hizmetleri de bu alanda kullanıcılarına web ve mobil platformlar üzerinden pratik, güvenli ve kesintisiz bir sağlık deneyimi sunmayı hedefleyen yenilikçi bir proje.Güçlü Teknoloji AltyapısıElra’nın temel amacı, kullanıcıların sağlık hizmetlerine en hızlı ve kolay şekilde ulaşmasını sağlamak. Bunu gerçekleştirmek için modern ve güvenilir teknolojiler kullanılarak hem web hem de mobil platformlar geliştirildi.Web Uygulaması: Hızlı ve Kullanıcı Dostu Bir DeneyimWeb uygulaması, günümüzün popüler teknolojileri ile geliştirildi. Bu sayede uygulama hızlı, esnek ve kolay yönetilebilir bir yapıya sahip oldu. Kullanıcılar için akıcı bir deneyim sunan arayüz, farklı cihazlara uyum sağlayarak her ekranda rahat kullanım imkânı tanıyor.Mobil Uygulama: iOS ve Android İçin Tek ÇözümMobil tarafta geliştirilen uygulama, tek bir kod tabanı ile her iki platformda da sorunsuz çalışabiliyor. Performans açısından yerel uygulamalara yakın bir deneyim sunan mobil uygulama, kullanıcıların hızlı, modern ve sezgisel bir arayüz ile sağlık hizmetlerine erişmesini sağlamak için titizlikle tasarlandı.Backend (Sunucu Tarafı): Güçlü ve Güvenilir Bir AltyapıArka planda çalışan sistem, yüksek performans ve güvenilirlik sağlayacak şekilde yapılandırıldı. Gerçek zamanlı işlemler ve yoğun kullanıcı trafiğini kaldırabilecek şekilde tasarlanan altyapı, güvenli veri yönetimi sunarak sistemin sürdürülebilirliğini sağlıyor.Görüntülü Görüşme: Kesintisiz ve Güvenli İletişimElra Online Sağlık Hizmetleri’nde doktor ve hastalar arasındaki görüntülü görüşmeler için gelişmiş iletişim teknolojileri kullanıldı. Bu sayede düşük gecikmeli ve uçtan uca şifreli bir görüşme imkânı sunulurken, çok katılımcılı görüşmeler için ölçeklenebilir bir çözüm sağlanıyor. Böylece kullanıcılar, yüksek kaliteli görüntü ve ses ile kesintisiz bir sağlık hizmeti alabiliyor.Sonuç Olarak;Elra Online Sağlık Hizmetleri, güçlü teknoloji altyapısı, kullanıcı dostu tasarımı ve güvenilir veri yönetimi ile dijital sağlık alanında fark yaratmayı hedefliyor. Web ve mobil uygulamalar sayesinde kullanıcılar, hızlı ve kolay bir şekilde doktorlarla iletişime geçebilir, görüntülü görüşmeler yapabilir ve sağlık hizmetlerine erişebilirler.Gelecekte sağlık hizmetleri giderek daha fazla dijitalleşirken, Elra gibi yenilikçi çözümler sağlık sektöründe önemli bir rol oynayacak. Teknoloji ve sağlık alanındaki gelişmeleri takip ederek sistemin daha da iyileştirilmesi hedefleniyor. Eğer siz de dijital sağlık hizmetlerinin sunduğu kolaylıklardan faydalanmak istiyorsanız, Elra Online Sağlık Hizmetleri sizin için ideal bir çözüm olabilir!Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Online Sağlık
Online Sağlık Hizmetlerinde Görüntülü Doktor Görüşmelerinin Önemi ve Elra Online Sağlık Uygulaması
Teknolojinin hızla ilerlemesi, sağlık hizmetlerine erişim şeklimizi de kökten değiştiriyor. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan online sağlık hizmetleri, hem hastalar hem de doktorlar için büyük kolaylıklar sunuyor. Bu hizmetler arasında öne çıkan görüntülü anlık doktor görüşmeleri, sağlık sektöründe adeta bir devrim yaratıyor. Peki, görüntülü doktor görüşmelerinin önemi nedir ve neden bu kadar değerli? İşte bu soruların cevapları:1. Hızlı ve Kolay ErişimGeleneksel sağlık hizmetlerinde, bir doktor randevusu almak için bazen günler hatta haftalar beklemek gerekebiliyor. Oysa görüntülü doktor görüşmeleri, anında erişim imkanı sunuyor. Özellikle acil olmayan ancak hızlı bir uzman görüşü gerektiren durumlarda, bu hizmet hastaların zaman kaybetmeden destek almasını sağlıyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu konuda öne çıkan bir çözüm sunuyor. Uygulama üzerinden birkaç tıklamayla doktorlara ulaşabilir, randevu almadan anında görüntülü görüşme yapabilirsiniz.2. Coğrafi Engelleri Ortadan KaldırmaKırsal kesimlerde yaşayan veya sağlık kuruluşlarına uzak olan kişiler için görüntülü doktor görüşmeleri büyük bir avantaj. Artık bir uzmana ulaşmak için saatlerce yol gitmeye gerek yok. İnternet bağlantısı olan her yerden, birkaç tıklamayla doktorlarla iletişime geçilebiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu imkanı sunarak, özellikle sağlık hizmetlerine erişimi kısıtlı olan bölgelerde yaşayan kişiler için büyük bir kolaylık sağlıyor.3. Zaman ve Maliyet TasarrufuGörüntülü görüşmeler, hem hastalar hem de sağlık kuruluşları için zaman ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Hastalar, hastaneye gitmek için harcayacakları zamanı ve ulaşım masraflarını ortadan kaldırırken, doktorlar da daha fazla hastaya ulaşma imkanı buluyor. Bu, sağlık sisteminin genel verimliliğini artırıyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu süreci daha da kolaylaştırarak, hem hastalar hem de doktorlar için zaman ve maliyet avantajı sunuyor.4. Güvenli ve Konforlu Bir OrtamHastanelerdeki kalabalık ortamlar ve bekleme süreleri enfeksiyon bulaş riskini artırıyor. Görüntülü doktor görüşmeleri, hastaların evlerinin konforunda ve güvenli bir şekilde sağlık hizmeti almalarını sağlıyor. Bu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak hastaların rahatlamasına yardımcı oluyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu güvenli ve konforlu ortamı sunarak, hastaların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırıyor.5. Kronik Hastalıkların TakibiKronik hastalıklarla yaşayan kişiler için düzenli doktor kontrolleri büyük önem taşıyor. Görüntülü görüşmeler, bu hastaların sık sık hastaneye gitme ihtiyacını azaltarak, tedavi süreçlerini kolaylaştırıyor. Doktorlar, hastaların durumunu uzaktan takip edebiliyor ve gerekli önerilerde bulunabiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, kronik hastalıkları olan kişiler için özel takip ve destek hizmetleri sunarak, tedavi süreçlerini daha etkili hale getiriyor. Buna ek olarak düzenli kullanılan raporlu ilaçlar Elra uygulaması ile Sgk onaylı e-reçete yazılabiliyor.6. Kişiselleştirilmiş Sağlık HizmetiGörüntülü görüşmeler, doktorların hastalarıyla daha kişisel bir iletişim kurmasını sağlıyor. Hastalar, kendilerini daha rahat ifade edebiliyor ve doktorlar da hastaların ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak, kişiselleştirilmiş tedavi planları oluşturabiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu kişiselleştirilmiş hizmeti sunarak, hastaların sağlık ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılıyor.7. Erken Teşhis ve Müdahale İmkanıGörüntülü görüşmeler, hastaların sağlık sorunlarını erken aşamada fark etmelerine ve doktorlara danışmalarına olanak tanıyor. Bu, ciddi sağlık sorunlarının önlenmesinde veya erken teşhis edilmesinde büyük bir rol oynuyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, erken teşhis ve müdahale imkanı sunarak, hastaların sağlıklarını korumalarına yardımcı oluyor.8. Sağlık Bilgisine Hızlı ve Doğru Erişimİnsanlar, şikayetlerini ve tahlil sonuçlarını arama motorlarında veya yapay zeka uygulamalarında araştırarak hem zaman kaybediyor hem de yanlış bilgiler arasında kayboluyor. Doğru bilgiyi hekimlerden kısa sürede öğrenerek internet üzerinden yapılacak hatalı araştırmaların önüne geçmek mümkündür.Sonuç olarak;Online sağlık hizmetleri ve görüntülü doktor görüşmeleri, modern tıbbın sunduğu en önemli yeniliklerden biri. Bu hizmetler, sağlık hizmetlerine erişimi demokratikleştirirken, hem hastalar hem de doktorlar için sayısız avantaj sunuyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu alanda öne çıkan bir çözüm sunarak, sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırıyor ve hastaların sağlık ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılıyor.Teknolojinin daha da gelişmesiyle birlikte, görüntülü görüşmelerin sağlık sektöründeki rolü daha da artacak gibi görünüyor. Sağlığınızı korumak ve uzman görüşü almak artık bir tık uzağınızda! Elra Online Sağlık Uygulaması ile sağlık hizmetlerine hızlı, güvenli ve konforlu bir şekilde erişebilirsiniz.Unutmayın, sağlık her şeyden önce gelir. Online sağlık hizmetlerini kullanarak, sağlığınızı daha kolay ve etkili bir şekilde yönetebilirsiniz.Elra Online Sağlık Hizmetleri
Devamını Oku

Anne ve Çocuk Sağlığı
Bebeklerde Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Bebeklerde İlk 6 Ay Beslenme Nasıl Olmalıdır?Doğumdan itibaren yaşamın ilk 6 ayında sadece anne sütü ile beslenmesi önerilir. Anne sütü,bebeğin büyüme ve gelişmesi için gerekli olan protein, yağ, vitamin ve mineralleri içeren,bağışıklığını güçlendiren, bebeğin gelişimi süresince ihtiyacına göre içeriği devamlı değişen mucize bir besindir. Ek gıda dönemi başlayıncaya dek anne sütü bebeğin hem beslenem hem de sıvı ihtiyacını karşılamak için yeterlidir. Ayrıca, anne sütünün sindirimi kolaydır ve bebeklerin sindirim sistemini rahatlatır. Bu durum yaşama anne sütüyle başlayan bebeklerin bağırsak sağlığı ve ek gıda dönemine geçişi kolaylaştırması açısından da önemli bir fayda sağlar. Anne sütü verilemediği durumlarda, doktor önerisi ile formül mamalar kullanılabilir. Formül mamalar, anne sütüne en yakın besin değerlerine sahip olacak şekilde üretilir ve bebeklerin ihtiyaç duyduğu besinleri içerir. Burada dikkat edilmesi gereken önceliğin her zaman anne sütü olması, formül mamaların yalnızca doktor önerisiyle başlanmasıdır.Anne Sütü Yetersizse Ne Yapılmalıdır?Anne sütünün yeterli olduğunu anlamak için iki kriter vardır; bebeğin kilo alımının yeterli olması ve günde en az 6 kez idrar çıkışı olması. Anne sütü yetersizse veya hiç yoksa, doktorunuza danışarak uygun bir formül mama seçebilirsiniz. Formül mamalar, bebeklerin ihtiyaç duyduğu besinleri içerir ve anne sütüne en yakın besin değerlerine sahiptir. Formül mama seçerken, bebeğinizin yaşına ve sağlık durumuna uygun olanı tercih etmeniz önemlidir. Ayrıca, formül mamaların hazırlanışı ve saklanması konusunda dikkatli olmalısınız. Formül mamalar, hijyenik koşullarda hazırlanmalı ve doğru şekilde saklanmalıdır. Anne sütü yetersizliği veya emzirmeye engel özel durumlar nedeniyle formül mama başlanmışsa dahi, anne sütü miktarını artırmak ve emzirme ile ilgili sorunları çözmek için bir emzirme danışmanından yardım alınabilir.Ek Gıdaya Ne Zaman Başlanmalıdır?Bebekler 6. aydan itibaren ek gıdalara başlayabilir. Ek gıdaya geçişte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bebeğin hazır olup olmadığını gözlemlemektir. Bebeğiniz başını dik tutabiliyor, dik oturabiliyor, doğum kilosunun 2 katına ulaşmış ve ağzını açarak yiyeceklere ilgi gösterdiğini belli ediyorsa ek gıdaya başlamaya hazır demektir. Bu kriterlerin olması durumunda doktorunuz bebeğinizin gelişimine göre daha erken haftalarda da ek gıdaya başlamanızı önerebilir. Ek gıdaya geçişte, bebeklerin sindirim sistemine uygun, alerji riski düşük besinler tercih edilmelidir. İlk olarak sebze püreleri, meyve püreleri ve tahıllar önerilir. Yavaş yavaş et, balık ve baklagiller gibi protein kaynakları da eklenebilir. Burada dikkat edilmesi gereken başlangıçta ek gıdanın “tadım” döneminde olması, “doyum” miktarına bebek büyüdükçe ulaşılmasıdır. İlk 1 yıl temel besin kaynağı hala anne sütü ve/veya formül mamadır.Ek Gıdaya Geçişte Hangi Besinler Tercih Edilmelidir?Ek gıdaya geçişte, özellikle ilk bir ay, bebeklerin sindirim sistemine uygun ve alerji riski düşük besinler tercih edilmelidir. İlk olarak sebze püreleri, meyve püreleri ve tahıllar önerilir. Sebzeler arasında havuç, kabak, patates gibi yumuşak ve sindirimi kolay olanlar tercih edilebilir. Meyveler arasında ise elma, armut, muz gibi alerji riski düşük olanlar önerilir. Tahıllar arasında ise pirinç unu, yulaf ezmesi gibi besinler tercih edilebilir. Sebzeler buharda pişirilip çatalla ezerek hafif pütürlü püre kıvamına getirilebilir. Meyveler için ise cam rende kullanılabilir. Doktorunuz uygun gördüğünde yavaş yavaş et, balık ve baklagiller gibi protein kaynakları da eklenebilir. Et ve balık, bebeklerin protein ihtiyacını karşılar ve kas gelişimini destekler. Baklagiller ise lif ve protein açısından zengindir ve sindirimi kolaydır.Bebeklerde Hangi Besinlerden Kaçınılmalıdır?Bebeklerin ilk yaşlarında bal, inek sütü, tuz, şeker, çikolata ve işlenmiş gıdalardan kaçınılmalıdır. Bal, botulizm riski taşıdığı için 1 yaşından önce verilmemelidir. İnek sütü ise sindirim sorunlarına yol açabilir ve alerji riski taşır. Tuz ve şeker, bebeklerin böbreklerine zarar verebilir ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarına yol açabilir. Çikolata ve işlenmiş gıdalar ise yüksek şeker ve yağ içeriği nedeniyle bebekler için uygun değildir.Bebeklerde Beslenme Sıklığı Nasıl Olmalıdır?Bebeklerin beslenme sıklığı yaşlarına göre değişir. İlk 6 ayda bebekler genellikle 2-3 saatte bir beslenir. Bu dönemde bebekler, anne sütü veya formül mama ile beslenir. Ek gıdaya geçişle birlikte, ana öğünler ve ara öğünler şeklinde bir beslenme düzeni oluşturulabilir. Bebeklerin beslenme sıklığı, büyüme ve gelişme hızlarına göre ayarlanmalıdır. Bebekler acıktıklarında beslenmeli ve doyduklarında beslenme sonlandırılmalıdır.Bebeklerde Su Tüketimi Nasıl Olmalıdır?İlk 6 ayda bebeklerin su ihtiyacı anne sütü veya formül mama ile karşılanır. Anne sütü veya formül mama, bebeklerin su ihtiyacını karşılayacak miktarda sıvı içerir. Ek gıdaya geçişle birlikte, bebeklere az miktarda su verilebilir. Başlangıç olarak ek gıda ile beslendiği öğünlerden sonra su içirmeyi teklif etmek uygun olacaktır. Ancak su tüketimi miktarı konusunda doktorunuza danışmanız önemlidir. Bebeklerin su ihtiyacı, yaşlarına ve beslenme düzenlerine göre değişir. Anne sütü ile yeterli miktarda sıvı alan bebeğin su ihtiyacı olmadığı için yalnızca alıştırma amaçlı ayına uygun suluk, bardak veya biberon ile teklif etmek yeterli olacaktır. Anne sütü veya formül mama ile beslenme azaldıkça su tüketimi de kademeli artırılmalıdır. Aşırı su tüketimi, bebeklerin böbreklerine zarar verebilir ve besin alımını azaltabilir.Bebeklerde Alerji Riski Nasıl Azaltılır?Bebeklerde alerji riskini azaltmak için yeni besinler tek tek ve küçük miktarlarda verilmelidir. Örneğin ilk gün 3-4 çay kaşığı, ikinci gün 5-7 çay kaşığı, üçüncü gün 7-10 çay kaşığı verilebilir. 3 gün boyunca tek bir yeni besini tanıtmak ve allerjik reaksiyon oluşup oluşmadığını gözlemlemek önemlidir. Alerjik reaksiyon belirtileri arasında ciltte kızarıklık, kaşıntı, döküntü, kusma, ishal ve nefes darlığı bulunur. Alerjik reaksiyon belirtileri gözlemlendiğinde, yeni besin verilmesi durdurulmalı ve doktorunuza danışılmalıdır.Bebeklerde Beslenme Düzeni Nasıl Oluşturulmalıdır?Bebeklerde beslenme düzeni oluştururken, belirli saatlerde beslenmeye özen gösterilmelidir. Bu, bebeğin biyolojik ritmini düzenler ve sindirim sistemini rahatlatır. Ayrıca, beslenme sırasında bebeğin rahat ve huzurlu olması sağlanmalıdır. Bebeklerin beslenme düzeni, ailelerin yaşam tarzına ve bebeğin ihtiyaçlarına göre ayarlanmalıdır. Bebeğin aile ile birlikte sofraya oturması, tadım dönemini sizi gözlemleyerek geçirmesi önemlidir. Beslenme sırasında bebeğin dikkatini dağıtacak unsurlardan kaçınılmalı ve beslenme süreci keyifli hale getirilmelidir.Bebeklerde Beslenme ile İlgili Hangi Yanlışlardan Kaçınılmalıdır?Bebeklerde beslenme ile ilgili sık yapılan yanlışlardan biri, bebeği zorla beslemektir. Bebekler acıktıklarında beslenmeli ve doyduklarında beslenme sonlandırılmalıdır. Zorla besleme, bebeklerde beslenme sorunlarına ve yeme bozukluklarına yol açabilir. Özellikle ilk aylar tadım dönemi olduğu için yeme miktarına takılmadan ve yiyeceklere dokunmasına, üzerini kirletmesine müdahale etmeden, yalnızca keşfetmesine izin verilmelidir. Bebeğe bu alanı açmak gıdaya ilgisini artıracak ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının ve tek başına yemek yeme becerisinin temelini oluşturacaktır. Yine sağlıklı beslenme alışkanlıklarının temeli için, bebeklere hazır gıdalar ve şekerli içecekler verilmemelidir. Hazır gıdalar ve şekerli içecekler, yüksek şeker ve yağ içeriği nedeniyle bebekler için uygun değildir ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarına yol açabilir.Bebeklerde Beslenme ile İlgili Hangi Uzmanlardan Yardım Alınmalıdır?Bebeklerin beslenme sürecinde doktorunuzdan ve diyetisyenlerden yardım alabilirsiniz. Doktorunuz, diyetisyeniniz bebeğinizin sağlık durumu ve beslenme ihtiyaçları konusunda size rehberlik edebilir. Bebeklerin beslenme sürecinde uzmanlardan yardım almak, doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak için önemlidir.Dr. Nur Hilal ERİŞ
Devamını Oku

Faydalı Bilgiler
Migren Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?
Birçok kişi baş ağrısını tanımlamak için "migren" kelimesini kullanır. Ancak baş ağrısı migrenin sadece bir belirtisidir ve baş ağrısının başka pek çok sebebi olabilir.Migren ve Baş Ağrısı Arasındaki Fark Nedir?Migren ataklarında görülen baş ağrısının bazı tipik özellikleri şunlardır:· Ağrı zonklayıcı tarzdadır ve hareketle daha da kötüleşir.· Ağrı çoğunlukla başın tek tarafında hissedilir.· Ayrıca ışığa ve/veya sese duyarlılık, mide bulantısı ve kusma belirtilerinden en az bir tanesi ağrıya eşlik eder.Migrenin Belirtileri Nelerdir?Birçok insan için migren atağı aşamalar halinde gerçekleşir. Prodrom evresi, baş ağrısı öncesi evre veya uyarıcı evre olarak da adlandırılır ve migrenin başlangıcını işaret eder. Fırtına öncesi sessizlik gibi düşünülebilecek olan bu sakin evre, baş ağrısından saatler veya günler önce görülebilir. Migreni olan kişilerin %40 ila %60'ı prodrom evresi yaşarken, bazı kişilerde hiçbir belirti görülmez.Bu aşamalarda karşılaşabileceğiniz belirtiler şunlardır:· Işığa, sese veya kokuya duyarlılık (Genellikle sizi rahatsız etmeyen ışık ve ses seviyeleri rahatsız edici, hatta acı verici olabilir. Sigara dumanı, araba egzozu, parfüm ve temizlik ürünleri gibi kokular özellikle rahatsız edici olabilir.)· Yorgunluk (Ayrıca çok esneme de görülebilir.)· Yiyecek isteği veya iştahsızlık (Tatlı gibi belirli bir yiyeceği canınız çekebilir, genel olarak daha aç hissedebilirsiniz veya canınız yemek istemeyebilir.)· Sinirlilik veya üzüntü gibi ruh hali değişiklikleri· Susuzluk hissi ve daha sık tuvalete gitmek· Şişkinlik hissi, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunlarıUzmanlar, prodrom dönemi belirtilerini migren atağını tetikleyen şeylerle karıştırmanın mümkün olduğunu belirtiyor. Örneğin, prodrom dönemindeki tatlı isteği sizi çikolata yemeye yönlendirebilir ve migren atağı başladığında siz baş ağrınızın nedeni olarak çikolatayı suçlayabilirsiniz.Auralı Migren Nedir?Migren hastalarının %25 kadarında, baş ağrısının başlamasından kısa bir süre önce veya baş ağrısıyla aynı anda aura adı verilen bir durum görülür. Bu semptomlar sinir sisteminizden kaynaklanır. Görmeyle ilgili belirtilere daha sık rastlanır. Bu belirtiler genellikle 5-20 dakikalık bir sürede yavaş yavaş başlarlar ve 1 saatten kısa sürerler. Bu dönemde şu belirtiler görülebilir:· Siyah noktalar, dalgalı çizgiler, ışık parlamaları veya parçalı görüş gibi görme sorunları· Yüzde, ellerde karıncalanma veya uyuşma· Açıkça konuşmada zorluk. Kelimeleri mırıldanma veya geveleme· Kulak çınlaması· Yüzün veya vücudun bir tarafında güçsüzlükMigren Atağı Nasıl Olur?Migren atağı olarak adlandırılan bu aşama genellikle baş ağrısıyla karakterizedir. Baş ağrısı şiddetli bir ağrı olarak başlayıp sonra zonklamaya dönüşebilir, fiziksel aktivite sırasında kötüleşebilir, başın bir tarafını etkileyebilir veya bir taraftan diğer tarafa hareket edebilir, başın ön bölgesinde olabilir veya başın tamamını etkileyebilir.Baş ağrısına eşlik eden başka belirtiler de olabilir. Örneğin;· Kusma· Solgun ve nemli bir cilt· Baygınlık veya baş dönmesi· Boyun ağrısı veya sertliği· Kaygılı veya depresif hissetme· Burun akıntısı veya burunda tıkanıklık hissi· Işığa, sese veya kokulara karşı duyarlılık· Uyku sorunlarıMigren Atağı Ne Kadar Sürer? Bu ataklar yaklaşık olarak 4 saat sürer, sonrasında geçer. Ancak ciddi ataklar 3 günden fazla sürebilir. Atakların sıklığı kişiden kişiye değişmektedir. Bazı insanlarda hemen hemen her gün olurken, bazılarında yılda bir veya iki kez olur.Migren Atağından Sonra Neler Olur?Bu aşama baş ağrısından sonra bir gün kadar sürebilir. Atak sonrası bu döneme postdrom denir. Migren hastalarının yaklaşık %80'inde postdrom vardır. Bu dönemde şu belirtiler görülür:· Yorgun, tükenmiş veya huysuz hissetmek· Alışılmadık derecede yenilenmiş veya mutlu hissetmek· Kas ağrısı veya kas güçsüzlüğü· Aşırı yeme isteği veya iştahsızlık· Konsantrasyon problemleriMigren Tetikleyici Faktörler Nelerdir?Migren atağını tetikleyebilecek bazı durumlar şunlardır:· Hormon değişiklikleri (Regl döneminde, hamileyken veya yumurtlama döneminde migren ataklarında artış olabilir. Ayrıca menopoz, hormonal doğum kontrol yöntemleri ve hormon replasman tedavisi kullanırken de artabilir.)· Stres (Stresliyken beyin, baş ağrısına yol açabilecek kan damarı değişikliklerine neden olan kimyasallar salgılar.)· Öğün atlamak· Hava koşullarındaki değişiklikler (Fırtına, yüksek basınç değişiklikleri, kuvvetli rüzgarlar veya irtifa değişikliklerinin tümü migren atağını tetikleyebilir.)· Çevresel uyaranlar (Yüksek sesler, parlak ışıklar ve güçlü kokular migren atağına neden olabilir.)· İlaçlar (Kan damarlarını genişletici etkisi olan vazodilatatörler baş ağrısını tetikleyebilir.)· Fiziksel aktivite (Buna egzersiz de dahildir.)· Tütün ve tütün ürünleri· Uyku değişiklikleri (Uyku düzenindeki değişiklikler ya da çok uyuma migren ataklarını tetikleyebilir.)· Bazı besinler (Fermente peynirler, alkol, çikolata ve nitrat içeren sucuk-sosis gibi işlenmiş gıdalar migren ataklarıyla ilişkilendirilmiştir. Monosodyum glutamat ve yapay tatlandırıcı aspartam gibi katkı maddeleri içeren yiyecek ve içecekler de migren atağını tetikleyebilir. Bu konuda çok az araştırma vardır, bu nedenle en iyi seçenek, herhangi bir yiyecek veya içeceğin baş ağrınızı tetikleyip tetiklemediğini görmek için bir yemek günlüğü tutmak ve migren atağını tetikleyen besinlerden uzak durmaktır.)· Kahve ve çay gibi kafein içeren yiyecek veya içecekler (Bu besinler bazı kişilerde baş ağrısını tetikleyebilir. Çok fazla kafein almak ya da alışılan kadar kafein almamak atağa neden olabilir.)Migren Atağı Sırasında Ne Zaman Doktora Başvurmalısınız?Baş ağrısının geçmediği veya tekrarladığı durumlarda doktora başvurmak gerekir.Şiddetli baş ağrısına eşlik eden aşağıdaki belirtilerin varlığında hemen tıbbi yardım almak gerekir:· Ateş, mide bulantısı ve kusma ile birlikte ensede sertlik varsa· Kollarda ve bacaklarda uyuşma veya zayıflık varsa· Konuşmada zorluk veya geveleyerek konuşma varsa· Baş ağrısının çok ani başladığı durumlarda· Şimdiye kadar yaşadığınız en kötü baş ağrısıysa ve sizi günlük aktivitelerinizi yapmaktan alıkoyuyorsa· Kafa travması, egzersiz veya fiziksel aktiviteden hemen sonra başladıysa· Kafa karışıklığı veya hafıza kaybı eşlik ediyorsa· Giderek daha da şiddetleniyorsa· Sadece bir gözde kızarıklık varsa· Eşlik eden görme sorunları varsa· 50 yaşın üzerinde ve ilk defa bu tür bir baş ağrısı yaşıyorsanızMigrenin Tedavisi Nedir?Migrenin kesin bir tedavisi yoktur ancak birçok farklı yöntem denenmektedir. Bazı tedaviler atakları başladıktan sonra durdurur, bazıları atakları önler, bazıları ise her ikisini de yapabilir.Tedavide farklı ağrı kesiciler kullanılır. Ana bileşeni asetaminofen, aspirin, kafein ve ibuprofen olan ağrı kesici ilaçları çok fazla kullanırsanız, tekrarlayan baş ağrıları yaşayabilir veya bunlara bağımlı hale gelebilirsiniz. Bu ilaçları haftada 2 günden fazla alıyorsanız, ataklar için daha etkili olabilecek ilaçlar hakkında doktora başvurun. Triptanlar; ağrıyı durdurmak için beyindeki kimyasalları dengeler. Selekoksib gibi nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar da migreni durdurmak için kullanılabilir.Bir diğer tedavi seçeneği migren ataklarını önleyici ilaçlardır. Ağrı kesici tedaviler işe yaramıyorsa, baş ağrıları şiddetliyse, ayda dört veya daha fazla gün baş ağrısı oluyorsa doktor bunları önerebilir. Bu ilaçlar baş ağrılarının daha az ağrılı veya daha seyrek olmasını sağlamak için düzenli olarak kullanılır.Migrenin tedavisi için botox, cerrahi yöntemler gibi farklı tedavi yöntemleri de kullanılmaktadır.Migren atakları sırasında evde yapılabilecek şeyler de vardır. Bunları yaparak migren semptomlarını azaltabilirsiniz:· Karanlık ve sessiz bir odada gözleriniz kapalı olarak dinlenin· Alnınıza soğuk kompres yapın veya buz torbası koyun· Bol miktarda sıvı tüketin· Boynunuza, saç derinize veya şakaklarınıza nazikçe masaj yapın· Meditasyon yapınMigrenin henüz kesin bir tedavisi yok, ancak ilaçlar bunları önlemeye, durdurmaya ya da belirtilerinizin kötüleşmesini engellemeye yardımcı olabilir. Ayrıca migreninizi tetikleyen şeylerden de kaçınabilirsiniz. Stresi azaltmak ve iyi uyku alışkanlıklarına sahip olmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri de atak sıklığını azaltmada yardımcı olabilir. Atak sıklığını azaltmak için migren tetikleyicilerinizi tanımlayın ve bunlardan uzak durun. Ataklarınıza neyin sebep olabileceğini anlayabilmek için bir günlük veya bir uygulama kullanabilirsiniz. Stresi yönetin. Meditasyon, yoga ve dikkatli nefes alma gibi rahatlama teknikleri bu konuda yardımcı olabilir. Uyku ve yeme düzeninize dikkat edin. Bol miktarda sıvı tüketin. Düzenli olarak orta derecede egzersiz yapın.Uzm. Dr. İrem Cantürk
Devamını Oku

Sağlıklı Yaşam
Akciğer Sağlığını Korumak İçin Öneriler
Akciğerler, göğüs boşluğunda bulunan ve göğüs kafesi içerisinde yer alan nefes alıp vermemizi sağlayan organlarımızdır. Etrafında koruyucu bir zar olan plevra zarı ile sarılıdır. Biri sağ biri solda olmak üzere 2 adettir. Sağ akciğer 3 lobdan, sol akciğer 2 lobdan oluşur. Sol akciğerin kalbe komşuluğu nedeniyle de sağ akciğer, sol akciğere oranla daha büyüktür.Akciğer sağlığı bozulduğu zaman nefes alıp verme işlevi bozulacağından dokuların ihtiyacı olan oksijen ihtiyacı tam olarak karşılanamayacaktır ve bu da klinikte bazı şikayetlere neden olacaktır.Geçmeyen uzun süreli öksürük, balgam şikayeti, göğüs ağrısı, nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürükte veya balgamda kan olması, ses kısıklığı, ateş, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık gibi şikayetler akciğer hastalıklarında görülebilir.Klinikte akciğer hastalıkları arasında en sık bronşit, pnömoni gibi enfeksiyon hastalıkları ile karşılaşırız. Hava yolları darlığı ile ilerleyen ve akciğerin tam kapasite çalışmasını engelleyen koah, astım gibi hastalıkları da sık görürüz.Dünyada ve Türkiye’de Akciğer Hastalıklarına ve Kanserlerine BakışAkciğer hastalıkları özellikle akciğer kanserleri dünya genelinde önemli bir sağlık sorunudur.Kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıkların sonra ikinci sırada yer almaktadır. Akciğer kanserleri ise dünya genelinde erkeklerde en sık görülen kanser türü iken kadınlarda üçüncü sırada yer almaktadır ve bu sebepten ötürü önemli bir sağlık sorunudur.Türkiye Kanser İstatistikleri Raporuna göre, Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser akciğer kanserleri iken kadınlarda beşinci sırada yer almaktadır. Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmekle birlikte tanı aldığında genellikle ileri evrede tespit edilir.Akciğer kanseri, görülme sıklığının fazla olması, teşhis ve tedavisinin yüksek tıbbi teknolojiler gerektirmesi ve ek sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç sebebi ile dünyada önemli bir sağlık yükü oluşturmaktadır.Tüm bu sebeplerden ötürü akciğer kanserinde önleyici tedbirler ve tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir.Akciğer kanseri dışında astım, koah gibi hava yollarında darlıkla seyreden kronik hastalıklar da toplumda sık görülen, ciddi sağlık sorununa yol açan ve düzenli takip ve tedavi gerektiren hastalıklardır. Ülkemizde 40 yaş üstü yetişkinlerde KOAH görülme sıklığı %15-20 şeklindedir.Dünyada kasım ayı akciğer kanseri farkındalık ayı olarak kabul edilmektedir. 17 Kasım ise ‘’Akciğer Kanseri Farkındalık Günü’’ olarak kabul edilir.Çocuklarda Akciğer Hastalıklarından Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?-Gebelik döneminde 34. Hafta akciğer gelişimi açısından kritik bir haftadır ve bu haftadan önce oluşan erken doğum öyküsü olan bebeklerde akciğer gelişimi yakından takip edilmelidir ve çoğunlukla hastanede yatış yapılarak takip edilir.-Bebeklerin ilk 6 ay anne sütü alımı bağışıklığı güçlendirir ve tüm hastalıklarda olduğu gibi akciğer hastalıklarından korunmak açısından önemlidir.- Ailede alerji öyküsü olan ve çocukluk çağında alerjiye yatkın olan bebeklerde ve çocuklarda alerjik astım açısından sıkı takip edilmelidir. Ev ortamı ve çevresel faktörler alerjenler açısından arındırılmalıdır.- Özellikle atopik dermatitli çocuklar, alerjik astım gelişimi açısından düzenli takip edilmelidir.- Dengeli ve sağlıklı beslenmek, ambalajlı ürün kullanımını azaltmak ve düzenli uyku döngüsü oluşturmak çocukların bağışıklık sitemini güçlü tutacağından akciğer hastalıklarına karşı da bir koruma sağlar.Akciğer Sağlığını Korumak için Öneriler: - Hem Koah gelişimde hem de akciğer kanserlerinde en önemli risk faktörü sigara dumanıdır. Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanmayın. Pasif içicilik durumunda da akciğer sağlığı olumsuz etkilendiği için sigara dumanına maruziyeti mutlaka azaltın.- Düzenli spor ve egzersiz yapın ve akciğer kapasitesini arttırın. Özellikle aerobik egzersizler; yürüyüş, koşu, bisiklet sürme gibi aktiviteler akciğer ve kalbin daha verimli çalışmasına önemli katkı sağlar.- Bağışıklık sistemini güçlü tutun. Sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli bir uyku döngüsü oluşturmak önemli.- Özellikle gelişmiş ve modern toplumlarda hava kirliliği giderek artan bir sorun haline dönüştü. Havakirliliğine maruziyet akciğer hastalıkları açsından ciddi bir risk faktörüdür. Eğer hava kirliliğine maruziyeti engelleyemiyorsak maske gibi koruyucu ekipman kullanmalıyız.-Sadece dış ortamdaki hava kirliliği değil ev içerisinde de sık sık evler havalandırılmalı ve ev içi hava kalitesini iyileştirecek önlemler alınmalıdır.- Ev içerisindeki genel temizlik kurallarına dikkat edin. Ev tozu, evdeki tahtakurusu, hamamböceği gibi haşaratlar alerji mekanizmalarını tetikleyebilir ve alerjik astıma zemin hazırlayabilir.- Evde klima, nemlendirici gibi aletler kullanıyorsanız yıllık bakımlarını mutlaka yaptırın.- Kapalı ve yoğun alanlarda, toplu taşımalarda maske kullanın ve akciğer enfeksiyonlarına yakalanma ihtimalinizi azaltın.- Eğer mesleki olarak akciğer hastalıkları açısından riskli bir iş yerinde çalışıyorsanız (asbest, silika, kömür tozu, asitli deterjanlar ve kimyasal maruziyeti gerektiren işler gibi) mutlaka koruyucu ekipmanlar kullanın, belli aralıklarla periyodik muayene kontrollerinizi yaptırın.- Gün içerisinde nefes egzersizleri yapın. Akciğer kapasitesini arttırmaya yarayacak ve günlük aktiviteler sırasında daha verimli nefes alıp vermenizi sağlayacaktır.- Stresör faktörleri azaltın. Stres tüm hastalıklarda olduğu gibi akciğer hastalıkları açısından da her zaman risk faktörüdür.- Öksürük, nefes darlığı gibi akciğer hastalığı düşündüren şikayetleriniz varlığında mutlaka bir doktorla görüşün, belli aralıklarla rutin kontrollerinizi yaptırın.Akciğer Sağlığına Faydalı Olan Besinler Nelerdir?- Yoğun potasyum içeriği nedeniyle muz tüketimi,- C ,e ve a vitamini ve flavonoidler açısından zengin olan elma tüketimi,- Yüksek oranda antioksidan içeriği olan betalainden zengin pancar tüketimi,- Karotenoidler ve nitrat açısından zengin olan balkabağı tüketimi,- Antioksidan etkinliği bilinen sarımsak ve zerdeçal tüketimi,- Yeşil çay tüketimi akciğer sağlığı üzerinden olumlu etkileri olduğu bilinen besinlerdir.Dr. Hasan Ali Baş
Devamını Oku

Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda Alerji ve Koruma Yöntemleri
Alerji, alerjen olarak bilinen çoğunlukla insan sağlığına zararsız olan şeylere karşı bağışıklık sisteminde meydana gelen anormal reaksiyonlardır. Bu reaksiyonlar basit semptomlara sebep olabileceği gibi hayati tehdit eden sağlık sorunlarına da yol açabilir.Alerjik reaksiyonlar solunum sistemi, sindirim sistemi, deri, gözler gibi birçok sistemi etkileyebilir. Alerjenlerle temas sonrası vücutta bağışıklık sisteminin tetiklediği aşırı duyarlılık reaksiyonu oluşur.Alerji Kimlerde Daha Sık Görülür?Her yaş grubunda ve cinsiyette alerji gelişimi olur; fakat çocukluk çağında alerji gelişimi olan çocuklar yakından takip edilmelidir. Genetik yatkınlığı olanlarda, açık tenlilerde ve nemli havalarda yaşayan insanlarda alerji daha sık görülür.Gelişmiş ülkelerde daha sık görülür. Stresör faktörlerin artması, hava ve gürültü kirliliğinin fazla olması alerjenlerin daha sık gelişmesine neden olmaktadır.Çocuklarda Neler Alerji Gelişimine Neden Olur?Genetik olarak alerjiye yatkın çocuklar ve ebeveynlerinde alerji öyküsü olan çocuklar alerji gelişimi açısından normal popülasyona göre daha risklidir. Ailede alerji öyküsü olması doğan çocuğun mutlaka alerjik bir çocuk olması anlamına gelmez sadece alerji açısından daha yakından takip edilmelidir.Çocukluk çağının özellikle ilk 3 yılında en sık alerji gelişimine neden olan alerjenler süt ve yer fıstığıdır.Besin alerjileri başlığı altında en sık görülen alerji nedenlerini;-Süt, yer fıstığı, ceviz ve fındık gibi kabuklu yiyecekler, yumurta, balık, kabuklu deniz ürünleri, et şeklinde sıralayabiliriz.Bunun dışında,- Kedi köpek gibi evcil hayvanların tüyleri,- Ağaç ve bitki poleni,- Ev ve toz akarları,- Böcek ısırıkları ve hayvan sokmaları,- Arı sokması,- İlaç alerjileri,- Küpe, kolye, bileklik gibi takılar çocuklarda alerji gelişimine neden olabilir.Çocuklarda Alerji En Sık Ne Zaman Görülür, Mevsimsel Değişiklik Gösterir mi?Yaşanılan coğrafyaya, iklim koşullarına göre değişkenlik göstermekle birlikte ülkemizde dönemsel olarak alerjik reaksiyonların en sık olduğu dönem bahar aylarıdır. Polenlerin daha sık olması, rüzgarların etkisi ve hava sıcaklıklarındaki değişikliklerden kaynaklı en sık bahar aylarında görürüz.Çocuklarda Alerji Belirtileri Nelerdir?Çocuklarda alerji birçok sistemi etkileyen semptomlara neden olabilir.Klinikte en sık karşılaştığımız şikayetler;- Ciltte kızarıklık ve deri döküntüleri,- Genel vücut kaşıntısı,- Burun akıntısı, hapşırma, öksürme,- Gözlerde yaşarma, kızarıklık, kaşıntı ve göz altında şişlik,- Nefes almada zorluk, tıkanıklık,- Özellikle besin alerjileri sonrası kolik tarzda karın ağrısıdır.Çocuklarda Alerji ile İlişkili Hastalıklar Nelerdir?Alerjik rinit:Çocukluk çağında görülen en sık alerjik hastalık alerjik rinittir. Halk arasında saman nezlesi olarak bilinen tabloda alerjene maruziyet sonrası burun akıntısı veya tıkanıklığı, hapşırma ve öksürme, gözlerde yaşarma olur. Hastalık süresi değişkenlik gösterir. Özellikle burun tıkanıklığı çocuklarda uyku kalitesini de çok etkiler. Tekrarlayan buna benzer şikayetler varlığında mutlaka bir doktorla görüşüp tedavi planlanması yapılmalıdır.Alerjik astım: Astım, çocukluk çağının en sık kronik rahatsızlığıdır. Ev tozu, kedi ve köpek tüyü, sigara dumanı ve hava kirliliği gibi etmenler alerjen olarak suçlanır. Hava yolu darlığı, nefes almada zorlanma gibi şikayetler olur. Alerjik astım tanılı çocuklarda uzun süreli tedavi planlanması yapılmalıdır.Atopik dermatit:Alerjen maruziyeti sonrası ciltte kızarıklık, kuruluk ve dökülmelerle seyreden bir cilt hastalığıdır. Özellikle anne sütünün kesilip ek gıdaya başlandığı dönemlerde sık rastlanır.Atopik dermatitli çocukların ileriki yaşlarda alerjik astım gibi diğer alerji ile ilişkili hastalıklara yakalanma olasılığı yüksektir ve bu nedenle yakın takip edilmelidir.Ürtiker:Ciltte kabarıklık ve kaşıntılı lezyonlarla seyreden bir cilt rahatsızlığıdır. Oluşan döküntüler tedavi edildikten sonra iz bırakmadan iyileşir.Besin alerjileri ve ilaç alerjileri de birçok sistemi etkileyen semptomlara yol açan alerjik hastalıklardır.Çocuklarda Alerji Tanısı Nasıl Konulur?Tekrarlayan burun akıntısı veya tıkanıklığı, göz yaşarması, ciltte döküntüler, nefes almakta zorlanma gibi şikayetleri olan çocuklar mutlaka olası alerji değerlendirmesi açısından doktora başvurmalıdır. Alınan detaylı anamnez ve yapılan sistemik muayene sonrası çocuk alerji ve immünoloji doktorları tarafından deri testleri ve kan tahlilleri alerji tanısı koymak için kullanılır.Bilinen veya şüpheli bir alerjen varlığında alerjenden alınan sıvı formlarının cilde enjeksiyonu sonrası oluşan reaksiyon gözlemlenir ve yapılan deri testleri sonucu alerji varlığı tespit edilir.Bilinen veya şüpheli alerjen varlığından söz edemiyorsak ve hastada alerjik reaksiyonlar gözlemlenmişse, ciltten yapılan alerji testlerinde toplumda en sık alerji yapan alerjen etkenler araştırılır. Her hastada bir alerjen varlığı tespit edilemeyebilir. Hastaların diyete dikkat etmesi, çevresel faktörleri gözlemlemesi ve hastalığı tetikleyen alerjen maruziyeti tespit etmeye çalışması gerekmektedir.Çocuklarda Alerji Tedavisi Nelerdir?Çocuklarda alerjinin esas tedavisi alerjiyi tetikleyen alerjen maruziyetinden kaçınmaktır. Eğer alerji testi sonrası varlığı bilinen bir alerjen varsa çevresel faktörleri ve diyeti ona göre düzenlemek gerekir. Alerjinin kesin bir tedavisi yoktur. Alerjen maruziyeti oldukça hastalık ataklar halinde devam eder, fakat semptomları rahatlatma tedavisi uygulanır.Antihistaminik içeriği olan haplar ve kremler tedavide ilaç tedavisi olarak kullanılır.İmmünoterapi (alerji aşısı) alerjik rinit, alerjik astım ve arı alerjisi gibi durumlarda uygulanabilir.Tedavide ilaç kullanımı ve alerji aşısı gibi yöntemler doktora danıştıktan sonra başlanmalıdır.Çocuklarda Alerjiden Korunmak İçin Öneriler:- Anne sütü alımı desteklenmelidir. 6. Ayda ek gıdaya geçişle birlikte yemeklerde karmaşık öğünler tercih edilmemeli, içerik olarak tek ürün olacak şekilde yemekler ve çorbalar yapılmalıdır.- Bağışıklık sistemi desteklenmeli, sağlıklı ve dengeli beslenmek, uyku düzeni oluşturmak önemlidir.- Gün içerisinde yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır.- Çocuklara el yıkama alışkanlığı ve temizlik alışkanlığı erken yaşlarda kazandırılmalıdır.- Çocuklarda ambalajlı ürünler tüketilmemelidir.- Polen yoğunluğunun fazla olduğu mevsimlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalıdır. Evden çıkılan dönemlerde maske kullanımı desteklenmelidir. Eve gelirken kıyafetler değiştirilmelidir.- Evde kullanılan klimaların bakımları yapılmalı ve belli aralıklarla temizlenmelidir.- Bilinen alerjen varlığında çevresel faktörleri ve diyeti ona göre düzenlemek gerekir.Dr. Hasan Ali Baş
Devamını Oku