Sindirim sistemi hastalıkları, toplumda yaygın olarak görülen sağlık sorunları arasında yer almakta ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu hastalıklar, mide, bağırsak ve sindirim sisteminin diğer organlarını etkileyerek sindirim sürecinde çeşitli problemlere yol açabilir.
Gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucu oluşan kronik bir sindirim sistemi hastalığıdır. Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması, yemek borusu dokusuna zarar vererek yanma hissi, ağrı ve çeşitli diğer belirtilere yol açar. Özellikle yemeklerden sonra veya yatarken bu semptomlar daha belirgin hale gelir. GÖRH, uzun vadede tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
GÖRH'nin en yaygın belirtileri mide yanması ve asit reflüsüdür. Mide yanması, göğüste ve boğaza doğru yayılan yanma hissi ile karakterizedir. Asit reflüsü, mide içeriğinin boğaza doğru geri gelmesi ve ağızda acı veya ekşi bir tat bırakması şeklinde kendini gösterir. Ek olarak, yutma güçlüğü, kronik öksürük, ses kısıklığı, boğaz ağrısı ve diş minesinde aşınma gibi belirtiler de görülebilir.
GÖRH teşhisi genellikle hastanın semptomlarına ve tıbbi geçmişine dayanarak konur. Ancak, daha kesin bir tanı için bazı testler gerekebilir. Üst gastrointestinal endoskopi, yemek borusunda herhangi bir hasar olup olmadığını görmek için kullanılır. Özofageal manometri, yemek borusundaki basınçları ölçerek alt yemek borusu sfinkterinin düzgün çalışıp çalışmadığını değerlendirir. 24 saatlik pH izleme ise, yemek borusundaki asit miktarını ölçerek reflü olup olmadığını belirler.
GÖRH tedavisi, semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak aşamalı bir yaklaşımla yapılır. İlk aşamada, yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet düzenlemeleri önerilir. Hastalara; alkollü içecekler, çikolata, narenciye, domates bazlı yiyecekler, nane ve kahve gibi reflüyü tetikleyebilecek yiyeceklerden kaçınmaları tavsiye edilir. Ayrıca, yemeklerden sonra en az üç saat boyunca uzanmamaları ve yatak başını yükseltmeleri önerilir.
Hafif GÖRH vakalarında, antiasitler mide asidini nötralize etmek için kullanılır. Daha ciddi vakalarda, asit baskılayıcı ilaçlar önerilir. Proton pompa inhibitörleri (omeprazol, esomeprazol, lansoprazol gibi) mide asidi üretimini engelleyerek yemek borusunun iyileşmesine yardımcı olur. H2 reseptör antagonistleri (famotidin, ranitidin gibi) de mide asidini azaltmak için kullanılır. Bu ilaçlar, uzun süreli kullanımlarda yan etkilere neden olabileceği için dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.
İlaç tedavisine rağmen semptomları devam eden hastalar için cerrahi seçenekler değerlendirilir. En yaygın cerrahi işlem, Nissen fundoplikasyonu adı verilen bir operasyondur. Bu işlemde, midenin üst kısmı yemek borusunun etrafına sarılarak alt yemek borusu sfinkteri güçlendirilir ve asidin yemek borusuna geri kaçması engellenir. Cerrahi tedavi, özellikle ciddi komplikasyonlar gelişen veya ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastalar için uygundur.
Tedavi edilmediğinde GÖRH, ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Özofajit (yemek borusu iltihabı), yemek borusunda daralmalar (özofagus darlığı) ve Barrett özofagusu gibi durumlar bu komplikasyonlar arasında yer alır. Barrett özofagusu, yemek borusundaki hücrelerin anormal değişikliklere uğramasına ve uzun vadede kanser riskinin artmasına neden olabilir.
Gastrit, mide mukozasının iltihaplanması sonucu oluşan bir rahatsızlıktır. Bu iltihaplanma, mide dokusunda çeşitli düzeylerde hasara yol açabilir ve mide yanması, mide ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Gastrit, akut ya da kronik olabilir. Akut gastrit, ani bir şekilde ortaya çıkar ve kısa sürede iyileşebilirken, kronik gastrit daha uzun süre devam edebilir ve tedavi edilmezse ciddi mide sorunlarına yol açabilir.
Gastritin en sık görülen belirtileri arasında mide ağrısı, mide yanması, şişkinlik, geğirme, bulantı ve kusma yer alır. Bazı hastalar iştahsızlık ve erken doyma hissi yaşayabilir. Ağır vakalarda mide kanaması görülebilir, bu da dışkıda siyah renk değişikliği veya kusma yoluyla kanın fark edilmesine yol açabilir. Bu belirtiler, gastritin türüne ve nedenine göre değişiklik gösterebilir.
Helicobacter pylori, mide mukozasında enfeksiyona yol açan bir bakteridir ve gastritin en yaygın nedenlerinden biridir. Genellikle çocukluk döneminde bulaşır ve tedavi edilmediğinde kronikleşerek mide dokusuna zarar verir. Bu bakteri, mide asidinden korunmak için mide mukozasında bir tabaka oluşturur ve zamanla iltihaplanma meydana getirir. Bu iltihaplanma, gastrit, mide ülseri ve hatta mide kanserine yol açabilir. Helicobacter pylori'nin en yaygın bulaşma yolları, kontamine su ve yiyeceklerdir. Ayrıca, kişiden kişiye bulaşma da mümkündür.
Helicobacter pylori enfeksiyonu nefes testi, dışkı testi veya kan testi ile teşhis edilebilir. Bu testler, bakterinin varlığını tespit etmeye yöneliktir. Nefes testi, kişinin vücudunda bakterinin ürettiği üreyi ölçerek tanı koyar. Endoskopi sırasında alınan biyopsi örneği de bakterinin varlığını doğrulamak için kullanılabilir.
Helicobacter pylori'nin tedavisi, genellikle birden fazla ilacın kullanıldığı kombinasyon tedavileri ile yapılır. Tedavi genellikle 10-14 gün sürer ve bir proton pompa inhibitörü (PPI), iki farklı antibiyotik (genellikle amoksisilin ve klaritromisin) ile birlikte kullanılır. Bu tedavi, mide asidini azaltarak mide mukozasının iyileşmesini sağlarken, antibiyotikler bakteriyi ortadan kaldırır. Bazı hastalarda, antibiyotik direnci geliştiği durumlarda farklı ilaç kombinasyonları (örneğin, bizmut içerikli ilaçlarla yapılan tedavi) tercih edilebilir.
Tedavi tamamlandıktan yaklaşık dört hafta sonra, bakterinin tamamen yok olup olmadığını kontrol etmek için tekrar nefes testi veya dışkı testi yapılabilir. Bu testler, bakterinin yeniden üremesini engellemek için tedavinin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmadığını belirlemeye yardımcı olur. Tedavi sonrası izlem oldukça önemlidir, çünkü bakterinin tamamen yok edilmemesi durumunda enfeksiyon tekrar edebilir ve daha ciddi mide rahatsızlıklarına yol açabilir.
Gastrit tedavisinde, bakteriyel enfeksiyonun yanı sıra mide asidini azaltmaya yönelik ilaçlar (proton pompa inhibitörleri ve H2 reseptör antagonistleri) sıkça kullanılır. Bunun dışında, hastaların yaşam tarzı değişiklikleri yapmaları da önerilir. Alkol ve sigara tüketiminin bırakılması, aşırı yağlı, baharatlı ve asidik yiyeceklerden kaçınılması tedaviye yardımcı olabilir. Ayrıca stresten kaçınmak ve düzenli uyku alışkanlıkları da gastritin tekrarlamasını önlemeye yardımcı olur.
Tedavi edilmediğinde gastrit, mide ülseri, mide kanaması, mide delinmesi ve dehidrasyon gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Kronik gastrit, uzun vadede mide kanseri riskini artırabilir. Ayrıca sürekli kusma ve mide asidinin yemek borusuna kaçması sonucu yemek borusunda hasar meydana gelebilir.
Konstipasyon, bağırsak hareketlerinin haftada üçten az olması ve dışkının geçmesi sırasında zorluk yaşanması durumudur. Sık rastlanan sindirim sorunlarından biridir. Konstipasyon genellikle bir hastalık değil, bir belirtidir. Dışkı geçişinin zor, seyrek veya eksik olduğu durumlarda ortaya çıkar ve uzun vadede başka sindirim sorunlarına yol açabilir.
Konstipasyon belirtileri arasında haftada üçten az bağırsak hareketi, dışkılama sırasında zorlanma, sert veya topaklı dışkı, dışkının tam olarak çıkmama hissi, anorektal tıkanıklık hissi ve bazen de manuel müdahale ile dışkılama yer alır. Ayrıca, karın şişkinliği, dışkılama sırasında ağrı ve rektal kanama da sık görülen belirtilerdendir.
Konstipasyon teşhisi, hastanın semptomlarına ve tıbbi geçmişine dayanarak yapılır. Doktor, ayrıca rektal muayene yapabilir ve bazı durumlarda görüntüleme yöntemleri ile bağırsak hareketlerini inceleyebilir. Kolon transit çalışmaları, defekografi ve anorektal manometri gibi testler de teşhiste yardımcı olabilir.
Konstipasyonun pek çok nedeni olabilir. Yetersiz su ve lif alımı, fiziksel aktivite eksikliği ve ilaç kullanımı gibi yaşam tarzı faktörleri en yaygın nedenlerdendir. Ayrıca diyabet, hipotiroidi ve Parkinson hastalığı gibi bazı tıbbi durumlar da konstipasyona yol açabilir. Bazı ilaçlar (opioidler, antidepresanlar) ve diyetteki ani değişiklikler de konstipasyona neden olabilir.
Kabızlık tedavisinde en önemli adımlardan biri, beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesidir. Kabızlığı önlemek için lif yönünden zengin bir diyet önerilir. Lif, bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur ve dışkının yumuşak kalmasını sağlar. Günlük diyetinize şu yiyecekleri ekleyebilirsiniz:
● Meyveler ve sebzeler: Özellikle elma, armut, erik, incir, brokoli, havuç gibi lif bakımından zengin gıdalar.
● Tam tahıllı ürünler: Kepekli ekmek, yulaf, esmer pirinç, bulgur ve tam buğday makarnası gibi tam tahıllı ürünler bağırsak sağlığını destekler.
● Baklagiller: Mercimek, nohut, fasulye gibi baklagiller de lif içeriği yüksek gıdalardandır.
● Bol su: Yeterli miktarda su içmek, dışkının yumuşak kalmasını sağlayarak kabızlığı önler. Günde en az 8 bardak su içilmesi önerilir.
Bunlara ek olarak, kafein içeren içeceklerden (kahve, çay) ve alkol tüketiminden kaçınmak, kabızlık riskini azaltabilir. Süt ürünleri de bazı insanlarda kabızlığa neden olabilir, bu nedenle laktoz intoleransı olan bireyler süt ürünlerinden kaçınmalıdır. Ayrıca, yemek yedikten sonra hafif yürüyüş yapmak, sindirimi kolaylaştırabilir ve bağırsak hareketlerini hızlandırabilir.
Konstipasyonun tedavisi, genellikle yaşam tarzı değişikliklerine dayanır. İlk adım, daha fazla lif tüketmek ve su alımını artırmaktır. Düzenli fiziksel aktivite, bağırsak hareketlerini teşvik etmeye yardımcı olabilir. Hafif vakalarda dışkı yumuşatıcılar ve lif takviyeleri önerilebilir. Daha ciddi vakalarda, osmotik laksatifler, stimulant laksatifler ve yeni nesil ilaçlar kullanılabilir. Örneğin, laksatif kullanımı bağırsak hareketlerini hızlandırabilir ve dışkının geçişini kolaylaştırabilir. Ayrıca, bağırsak hareketlerini düzenlemek için probiyotikler ve prebiyotikler de önerilebilir.
Bazı ilaçlar konstipasyona neden olabilir. Opioidler, antidepresanlar, demir takviyeleri, antiasitler (özellikle kalsiyum içerenler), kalsiyum kanal blokerleri ve diüretikler kabızlığa yol açabilir. Bu ilaçların kullanımı sırasında kabızlık gelişirse, doktorunuzla alternatif tedavi seçenekleri hakkında konuşmalısınız.
Tedavi edilmediğinde konstipasyon, ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar arasında hemoroidler, anal fissürler, bağırsak tıkanıklığı ve rektal prolaps (bağırsak sarkması) yer alır. Kabızlık ayrıca yaşam kalitesini düşürebilir ve sürekli rahatsızlık hissine neden olabilir.
İrritabl Bağırsak Sendromu, bağırsakların normal işleyişini bozan, karın ağrısı ve dışkı alışkanlıklarında değişikliklere yol açan kronik bir sindirim sistemi rahatsızlığıdır. İBS genellikle beyin-bağırsak etkileşimindeki bozukluklar sonucunda ortaya çıkar. Bu sendrom ishal, kabızlık ya da her ikisinin bir arada görüldüğü dışkı problemleri ile kendini gösterebilir. IBS'nin tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmese de, stres, belirli gıdalar ve hormonal değişikliklerin rol oynadığı düşünülmektedir.
İBS’nin en yaygın belirtileri arasında karın ağrısı, şişkinlik, dışkılama sıklığında değişiklik ve dışkının şeklinde bozulma bulunur. Bazı hastalar ishal ağırlıklı, bazıları ise kabızlık ağırlıklı olabilir. Diğer belirtiler arasında dışkıda mukus, aşırı gaz ve dışkılamada zorluk bulunur. Belirtiler genellikle yemeklerden sonra, stresli dönemlerde ya da belirli tetikleyici gıdalardan sonra artış gösterebilir.
İBS tanısı, genellikle hastanın belirtileri ve tıbbi geçmişine dayanarak konur. Son üç ayda haftada en az bir gün karın ağrısı yaşamış ve bu ağrı dışkılama ile ilişkili ise İBS tanısı düşünülebilir. Ayrıca dışkılama sıklığında veya şeklinde değişiklikler olması da İBS’nin belirleyici özelliklerindendir. Bu belirtiler 8 hafta ya da daha uzun süre devam ediyorsa, İBS tanısı koyulabilir. Ancak, kilo kaybı, rektal kanama ya da ateş gibi alarm belirtileri varsa, daha ciddi bir durumun olup olmadığını kontrol etmek için ek testler yapılmalıdır.
İBS’nin kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak beyin ve bağırsak arasındaki iletişimdeki bozuklukların, bağırsak hareketlerinin kontrolünü etkileyerek semptomlara yol açtığı düşünülmektedir. Stres, anksiyete, bağırsak enfeksiyonları, genetik yatkınlık ve bağırsak mikrobiyomundaki değişiklikler İBS’nin gelişiminde rol oynayabilir. Ayrıca, bazı yiyeceklerin sindirimi zor olabilir ve bu da bağırsaklarda hassasiyeti artırabilir.
İBS tedavisi, hastanın semptomlarına ve alt türüne göre düzenlenir. Genel tedavi yaklaşımları şunlardır:
● Diyet değişiklikleri: Düşük FODMAP(Fermente Olabilen Oligosakkaritler, Disakkaritler, Monosakkaritler ve Polioller) diyeti gibi belirli diyetler, bağırsakta gaz ve şişkinlik gibi belirtileri hafifletebilir. Lifli gıdalar, kabızlık çeken hastalara önerilirken, ishal şikayeti olanlar lif alımını sınırlayabilir.
● İlaç tedavisi: Antispazmodik ilaçlar, bağırsak kaslarını gevşeterek ağrıyı hafifletir. Kabızlık ya da ishal için ayrı ayrı ilaçlar kullanılabilir. Antidepresanlar da bazı hastalarda bağırsak hassasiyetini azaltmak için önerilebilir.
● Stres yönetimi: Stres, İBS semptomlarını tetikleyebilir. Bu nedenle, stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga, bilişsel davranışçı terapi) İBS tedavisinde faydalı olabilir.
● Probiyotikler: Bağırsak florasını dengelemek için probiyotik takviyeleri önerilebilir. Bu, özellikle bağırsak mikrobiyomundaki dengesizliklerin semptomlara katkıda bulunduğu düşünülen hastalarda etkilidir.
İBS, kronik bir rahatsızlık olduğu için yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Sürekli karın ağrısı, şişkinlik ve dışkılama problemleri, hastaların sosyal hayatını ve iş yaşamını zorlaştırabilir. Ayrıca, İBS’li hastalarda anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlar daha sık görülebilir. Tedavi edilmezse, İBS’nin yaşam kalitesi üzerindeki etkileri daha da artabilir.
İBS’yi tetikleyen yiyecekler kişiden kişiye değişse de, genellikle yağlı yiyecekler, süt ürünleri, kafeinli içecekler, gazlı içecekler ve baharatlı yiyecekler semptomları kötüleştirebilir. Ayrıca, yüksek FODMAP içeren gıdalar (örneğin, elma, armut, buğday, sarımsak) bazı hastalarda şişkinlik ve gaz yapabilir. Hangi yiyeceklerin İBS’yi kötüleştirdiğini belirlemek için bir yiyecek günlüğü tutmak faydalı olabilir.
İBS ile başa çıkmanın en iyi yollarından biri, tetikleyici gıdalardan kaçınmak ve düzenli bir diyet uygulamaktır. Ayrıca, düzenli egzersiz yapmak, bol su içmek ve stres yönetimi tekniklerini uygulamak semptomları hafifletebilir. Gerekli durumlarda doktor kontrolünde ilaç tedavisi ve psikolojik destek almak da İBS ile başa çıkmada etkili olabilir.
Dr. Yağmur Yıldırım Şamhal
Go upstairs